Özüm ve Ada Kız

Herkese merhaba!

Yeni bir yazı dizisi ile karşınızdayım ve bloga yazı yazıyor olmaktan dolayı ben de en az sizin kadar heyecanlıyım :) Dünya Benim Evim’de sizlere bu zamana kadar hep ben seslendim, hep benim deneyimlerimi okudunuz ve hep benim yazdıklarımdan ilham aldınız. Fakat bu yazı dizisinde size başkaları seslenecek. Annelik rolünü edindiğimden beri pozitif desteğin bu yolculukta ne kadar kıymetli olduğunu gördüm. Çok sevdiğim bir Afrika atasözü var, diyor ki “Bir çocuğu büyütmek için bir köye ihtiyaç vardır”. Özellikle benim gibi aile ve arkadaş desteği olmadan insan büyüten ebevenyler bu atasözünün ne kadar doğru olduğunu bilir. Benim için bu köyün bir kısmını Instagram sayesinde tanıdığım insanlar oluşturuyor. Bana farkında olmadan pozitif destek veren ve beni zor günlerimde motive eden birçok kadın var. Bu yazı dizisinde sizlere o kadınlar seslenecek ve eminim yine aradığınız o ilhamı ya da motivasyonu bulacaksınız.

Bu diziye sevgili Özüm nam-ı diğer Küçük Martha ile başlamak istedim. Özüm ve Ada Kız’ın yolculuğunu izlemek beni hep çok motive etti. Çünkü kolay bir yolculuk değildi bu ve Özüm duygularını en samimi şekilde paylaşırken ben hep o paylaşımlarda kendimi desteklenmiş hissettim. Bana yalnız olmadığımı hissettirdi. Eminim bu yazıyı okuyan anneler ve anne adayları Özüm’ün deneyiminden birçok şey bulacaklar.

Ona 5 soru yönelttim ve ortaya şahane bir yazı çıktı! Şahsen ben hem gözlerim dolu dolu hem de kahkaha atarak okudum. Umarım siz de keyif alırsınız!

p.s: Özüm ve Ada Kız’ın arkasında sevgi ve şefkatiyle onları sarmalayan bir Baransel var dememe gerek var mı bilmiyorum :)

1- Kendini ilk ne zaman anne hissettin?
Bunun benim için cevabı çok net. İlk ‘endişe tohumu’ içime düştüğü an. Hamileliğimin 21. haftasında ortaya çıkan genetik rahatsızlık şüphesi ve sonrasında yaşadığımız 6 haftalık bekleme süreci bizi anne ve baba yaptı diyebilirim. Çok zor zamanlardı, tam o dönemde Ada da içeride hareketlenmeye başlamıştı. Çok daha güçlü bir iletişim kurduk diyebilirim. Çoğu ebeveyn muhtemelen tam anlamıyla doğumla beraber bu duyguyu hissediyordur ama biz biraz erken yaşamış olduk. Sonrasında tabi doğum anıyla beraber bu duygu kat be kat güçlendi.
2- Annelik beraberinde büyük bir dönüşüm getiriyor. Özüm olarak sen bu dönüşümden nasıl etkileniyorsun?
Anne Özüm, yalın Özüm’ün sivri yanlarını törpüledi. Hayatım boyunca hiç hırslı bir insan olmadım, ama samanalevi gibi parladığım, saçma nedenlerden dolayı kafamı meşgul edip kendimi sorulara boğduğum zamanlar elbette oldu. Bir de burcumun etkisi midir bilmem ama olayların kontrolüm dahilinde gelişmesini daha çok tercih ederdim. Hamileliğimden beri kendimle verdiğim en büyük savaş buydu aslında, çünkü asla ama asla sizin kontrolünüzde olmayan bir süreç, bir yolculuk. Annelik bana kabullenmeyi öğretti. Olduğu kadar demeyi öğretti. Baransel’le aşık bir çift olduğumuza inanıyorum, hep çok güzel sevildiğimi ve sevdiğimi düşünürdüm. Ada bize sevginin daha ne kadar büyük ve koşulsuz olabileceğini gösterdi. Diğer yandan, yaşadığımız bu endişe duygusu ile beraber, umursamaz ve rahat Özüm kendini tanıyamaz bir hale de dönüştü. Çoğu zaman bundan rahatsız dahi oldum. Ben kimim? Neden böyle hissediyorum? Bunu kafama takmamam lazım! diye kendimle konuştuğum çok oldu. Annelik bedenimizde başlayarak, zihnimizle devam eden bir evrilme süreci. Çok büyük bir travma aslında ama o kadar büyük bir sevgi var ki ortada, çoğu kadın o travmayı rahatça örtbas edebiliyor. Her şey bir yana, günün sonunda hep şükretmeyi öğretti Ada bana. 🙂
3- Hepimizin yaşadığı zor günler oluyor. Seni anne olarak en zorlayan şeyler neler? Bu zorlukları aşma yöntemlerin nedir?
Doğumdan sonra bahsi geçen lohusalık sürecini ben çok geç farkedip yaşadım. Çünkü Ada’nın küçük doğmasıyla beraber öyle bir hengameye girdik ki, ne uykusuzluk ne de başka bir şeyin bende yarattıklarını hissetmedim. Bu bir yandan da güzeldi tabi. Çünkü tamamen anı yaşayarak tadını çıkartabildim. En büyük destekçim de her zaman Baransel’di. Biz her şeyi beraber yapmaya karar vermiştik ve öyle de oldu. Bu, aldığımız en doğru karardı bence. Fiziken çok zorlansak da faydasını da çok gördük. Ada zaten küçük olduğu için 2 ay boyunca evde karantina şeklinde yaşadık. Bizim dışarı çıkmamız da, eve misafir gelmesi de yasaktı. Sadece doktordan doktora dışarı çıkabiliyorduk. Benim gibi biri için eve kapalı kalmak, sosyalleşememek zordu aslında ama dediğim gibi o hengamede bunu anlayamadım. Ta ki Ada 2,5 aylıkken süt proteini alerjisi patlayana dek. Bana şu güne kadar seni en çok ne zorladı derseniz açık ara farkla “alerji” derim. Yaz başında konan alerji teşhisi ve sonrasında yapmak zorunda kaldığım katı diyet (resmen 3 ay aç gezdim) beni çok zorladı. Kaç kere açlıktan ağladım bilemiyorum… Ama en büyük destekçim hep Baransel’di. O beni hep motive etti. Diğer yandan Ada’nın yanında hiç ağlamadım, hep kendimi negatif enerjilerimi başka bir yerde yaşayıp onun yanına attım. Öte yandan zamanla alışıyor insan. Nelere alışmıyoruz ki… Ama lohusa kafası işte bana o açlıkla beraber geldi diyebilirim. Meğer ne kadar büyük lüks ve motivasyon kaynağıymış istediğini yiyebilmek 🙂 Diğer bir zorlandığım konu ise Ada’nın tam da bu süreç içerisinde reflü kaynaklı meme reddi yapması oldu. 🙂 YA BEN SENİN ANNENİM NE DEMEK REDDETMEK 🙂 Bir de aç geziyorum o süt içsin diye düşün yani 🙂 Tam 1,5 ay memeyi reddetti, sağdım sağdım verdim. Bu süreçte tüm uykularını sadece kucakta sallanarak uyudu ve o günlerden belimde yer etmiş küçük bir sakatlık da hatıra 🙂 Yani kısacası şuan baktığımda vay be ne zordu diyorum ama o dönem bunların içindeyken de çok mutluydum. (açlık ağlamaları hariç 🙂 )  Sonra bir şey oluyor ve diyorsun ki buna da şükür.  Bir de ben annelik hallerimle çok dalga geçiyorum ve gülecek bir şey mutlaka buluyorum. Çünkü trajikomik şeyler yaşıyoruz bence. Mesela her sabah 4-5 civarı uyanıyor Ada ve zifiri karanlık olmasına rağmen sanarsın ki güneş onun içinde doğdu öyle bir enerji patlaması yaşıyor 🙂 ve aylardır her sabah o saatte sürünerek yataktan kalkıp onunla oyun oynamaya gidiyorum. Kırmızı balığı bir söyleyişim var duyan Müslüm Gürses’den bir şarkı sanar o kadar içli 🙂 O nedenle ti ye almayı da bilmeliyiz bence.
4- Annelikle beraber yaşadığın komik bir anıyı anlatır mısın?
Hangi birini anlatsam bilemiyorum, Ada aşırı komik bir çocuk… ve bize yaşattıkları da yer yer öyle oluyor. Ama daha yeni anne olduğum zamanlardan birinde Ada’ya süt ısıtmaya diye yataktan kalkıp WC’de uyuyakalmış olmam hala efsanedir, bir de kapıyı kitlemişim, Baransel bir şey oldu sanmış. Kısacası Ada ağlıyor, ben wc de kilitliyim ve sesim gelmiyor, mutfakta süt artık ısınmayı geç buharlaşmış, makineden yanık kokusu geliyor 🙂 Baransel’i düşünsene 🙂 Bir yangın alarmı eksik 🙂 
5- Hamile kaldığından anne olana kadar ve annelikle birlikte içinden geçtiğin dönemleri de düşündüğünde anne olacaklara veya yeni anne olmuş kişilere ne önerirsin?
Bu iş iki kişilik bir iş, ama bu iki kişi öncelikle anne & baba olmalı bence. Babaya mutlaka babalık hissiyatını yaşaması için izin verin. Destek almak istiyorsanız da önce babadan isteyin. Çünkü bu hem eşinizin hem de bebeğinizin en büyük hakkı. Bazen erkekleri bizim tatlı tatlı yönlendirmemiz gerekiyor 🙂 O da artık sizin becerenize kalmış 🙂
Zaman çok hızlı geçiyor. Bol bol her anınızı kaydedin. Fotoğraf çekin, video çekin, defter tutun (bunu yapamadım çok içimde kaldı).
Anne mutluysa, bebek de mutludur. Bu temel felsefeniz olsun. Eğer sağlıksal açıdan bir engeliniz yoksa, her gün dışarı çıkın. Bebeğinizle bol bol açık havada oksijen alın. Kendinize her gün bir şımarıklık kahvesi / çayı ısmarlayın. Sosyalleşmenin bir yolunu bulun. İster sosyal medyadaki annelerden güç alın ister çevrenizden. Ama iletişimi koparmayın. Çünkü paylaştıkça da güzelleşen bir durum bu 🙂 
İşin profesyonellerinden destek almaktan çekinmeyin. Mesela bence her anneye hastaneden eve döndüğünde bir emzirme danışmanı gelmeli.
Eşinizle anne & baba olmanın yanı sıra sevgili olduğunuzu da hiç unutmayın 🙂 Arada nefes alın. Balkonda bir kahve molası bile çok iyi gelecek.
Sakın bebeğinizin gelişimini diğer bebeklerle karşılaştırmayın. Karşılaştıran olursa da sert bir şekilde uyarın ve kulak asmayın. Bebeğiniz o kadar büyük bir yoldan geldi ki ve o kadar özel ki, sağlıksal bir sorunu olmadığı sürece, o kendi ritminde bir zamanda zaten emekleyecek, zaten yürüyecek, zaten alkış yapacak. Bebeğinizi destekleyin, ama hiç bir şey için acele etmeyin. Onu olduğu gibi sevin ve sabır gösterin.
Bu liste uzaaaar gider 🙂 Ama sanırım en önemlileri bunlar benim için. 
Bunları da okumak isteyebilirsin
2 Yorum
  1. Begüm diyor ki

    Çok güzel bir yazı olmuş, şu anda 4 aylık hamileyim ve gerçekten okumak çok iyi geldi teşekkürler elinize sağlık ❤️

  2. MELTEM diyor ki

    Yaaa muhteşem bir yazı dizisi bizi bekliyor resmen ♥️ 20 haftalık hamileyim ve bu yazılar bana çok iyi gelecek şimdiden teşekkür ederim 😌 Özüm ve Adanın her paylaştığını takip ediyordum burası da pek güzel olmuş 🥰

Bu konuda söyleyecek bir şeylerin olmalı

E-posta adresin yayımlanmayacak.