Dünyaya tekrar gelsem nasıl bir hayat isterdim?
Sık sık seyahat etmek kişisel gelişimime çok şey kattı. Gittiğim her şehir bana başka bir hayat tarzı olduğunu gösterdi. Refah seviyesi çok yüksek olan yerler de gördüm, dünyanın en riskli yerler listesine giren şehirler de. Bazı yaşam tarzlarına imrenirken, bazılarında sahip olduğum her şeye şükrettim. Fakat tüm bu seyahat deneyimleri günün sonunda bana kendi hayatımı sorgulamayı öğretti.
İtici bir güce ihtiyacım varmış, tanışana kadar bilmiyordum…
Dünyayı keşfetmeye dair tutkumla 21 yaşında tanıştım. Hayatımda ilk kez doğup, büyüdüğüm ülkeden farklı bir ülkeye seyahat ettim. Alışık olduğum hayattan çok daha farklı bir hayat tarzı ile tanıştım. Dünya sadece benim yaşadığım hayattan ibaret değilmiş. Bunu tabii ki biliyordum fakat bununla gerçek anlamda tanışmam ya da birebir deneyimlemem o zamanlara dayanıyor. Şuanda anlıyorum ki sadece seyahat tutkusu değil, hayatımı dünyanın başka bir şehrinde geçirme isteğinin ilk çıkış zamanı da yine o dönemler. Fakat o isteğin, istek olmaktan çıkıp gerçekleşmesi yıllar aldı. Tam 7 yıl. Çünkü bu fikrin gerçekleşmesi için itici bir güce ihtiyacım varmış, tanışana kadar bilmiyordum.
Seyahat dönüşleri…
21 yaşımdan beri seyahat ediyorum. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarında birbirinden farklı köyler, kasabalar, şehirler gördüm. Her seyahat bana başka bir dünyanın kapısını açtı. İçinden geçtiğim her kapı bana başka bir dili, başka bir kültürü, başka bir tarihi, mutfağı, insanı tanıttı. Böyle olunca dünyanın geri kalanına duyduğum merak ve keşfetme tutkusu içimden taşar hale geldi. Yaşam enerjimi seyahat etmekten alır oldum. Böyle olunca her fırsatta değil de o fırsatı kendim yaratarak seyahat etmeye başladım. Hatta kazacımın çok büyük bir kısmını seyahat etmeye ayırdım. Hiç “kötü günler “ için birikim yapmak ya da bir ev satın almak aklıma gelmedi. Varsa yoksa başka bir dünyanın daha kapılarını aralamak istedim.
Fakat bir sorun vardı. Yeniliklere kolayca adapte olan bünyem seyahat dönüşlerinde rutinime adapte olmakta zorlanıyordu. Uçak İstanbul’a her iniş yaptığında içimi bir stres kaplıyordu. İşte o zamanlar kendime “Dünyaya tekrar gelsem nasıl bir hayat isterdim?” sorusunu soruyordum. Bu sorunun cevabını vermek çok kolay. Zor olan ise sorunun cevabı ile yaşadığım hayatın tutarsız olması. Konfor alanımın bana sunduğu kaynaklarla zaman zaman bu durumun üstesinden gelebilsem de bazen “Eğer hayat bir kereyse, ben kendime neden bunu yapıyorum?” diye düşünürken buluyordum kendimi.
İstanbul…
Dünyayı gezdikçe İstanbul’da aslında normal bir hayat yaşamadığımı farkettim. Beni bu şehirde yaşamaya motive eden birkaç şey vardı. Bunlardan biri çok sevdiğim işim, bir sonraki seyahat edeceğim ülke ve sevdiklerim. Bu kadar…
Bir de İstanbul’da yaşamaktan çokça şikayet ettiğim anlar vardı. Artık önüne geçilemez durumda olan İstanbul’un artan kalabalığı, bununla birlikte gelen çekilmez trafiği, son 2 yılda hayatımıza giren terör saldırıları ve yine buna bağlı olarak oluşan kendimi güvende hissetmeme duygusu, akşam eve girdiğimde “bugün de başıma bir şey gelmedi” düşüncesi, siyasi baskı, ekonomik istikrarsızlık, önceden Zaytung’da okuduğum haberlerin ülkenin gündemini oluşturması, kadın cinayetleri, çocuk istismarları ve kocaman bi belirsizlik… Ülkenin bu ve bunun gibi milyon tane derdi var ama bence en büyük derdi umutsuzluk, mutsuzluk ve hepimizi sarmakta olan şiddet dili.
Seküler bir yaşam biçimi ile büyümüş, bu zihinle hayatı kurmaya çalışan insanlar olarak biz kendimizi sıkışmış hissettik. Hakettiğimiz hayatın bu ülkede değil, başka bir yerde olduğuna inandık. Biz kendimizi ülkemizde güvende hissetmezken bir de bu ülkeye bir birey getirmekten korktuk.
Biliyorum bir üst paragrafta okuduğunuz her şey çok iç karartıcı ve biliyorum, siz benden böyle olumsuz şeyler duymaya pek alışkın değilsiniz. Fakat tüm bunlar tamamen benim hislerim. “Neden?” sorularınızın cevabı bu.
Ve karar verdik…
Yaşadığımız bir olay başka bir ülkede yaşam konusunu gündemimize getirdi. Önümüzde iki yol vardı. Bunlardan biri mevcut durumu kabullenerek ve konfor alanımızın bize sunduğu fırsatlara odaklanarak yaşamaya devam etmek. Diğeri ise insan yaşamının değerli olduğu bir ülkede yeniden bir yaşam kurmak.
Bir şeylerden şikayet edip, o durumu değiştirmemek benim yapabileceğim bir şey değil. Çünkü inanıyorum ki yaşam enerjimi yavaşlatan ne varsa bunu değiştirmek benim elimde. Böyle zamanlarda bu kadar radikal bir şeye karar vermek, kalbinin sesini dinlemek ve aksiyona geçmek kolay olmasa da biz içimizdeki sonsuz potansiyele inanarak başka bir ülkede yeniden bir yaşam kurmaya karar verdik…
Dünya Benim Evim’i Facebook ve Instagram hesaplarından takip edebilirsiniz.
Güney yarım küreden sevgiler
Sevgili Öznur,
Enerjin, pozitifliğinle pazartesi sendromlarına birebirsin. :)
Şuan İstanbul’da kurumsal bir firmada, sabah saatlerinde çalışan, paylaşımlarını görünce ilham depolayan bir kızdan kucak dolusu sevgiler gelsin sana. :)
Sena
Sevgili Sena, Pazartesi günlerine enerji katabiliyorsam ne mutlu bana :)
Cesaretine hayranım ve seni (sizi :)) tebrik ediyorum. Hayatında herşeyin istediğin gibi gerçekleşmesini dilerim. Umarım bizim için de böyle olur. Her ne kadar sosyal medyadan seni takip etsem de bloğu lütfen ihmal etme. Buraya yazdıklarını çok büyük zevkle okuyorum. Diğer okuyucuların da benimle aynı fikirdedir diye düşünüyorum. İzmirden çok sevgiler Öznur…
Aslında ihtiyacımız olan her şey içimizde var. Biz bazen gözümüzde çok büyütüyoruz. Eminim sen de en az benim kadar cesaretlisindir. Blog yazmak benim için en güzel hobi bu yüzden hep devam edicem! Çok sevgiler :)
Selamlar. Anlattiklarinizin hepsi aslinda cogumuzun yasadigi bir durum ne yazik ki. Artik artan bir hizla bu ulkeden bir kacis var. Benim asil merak ettigim sey;
1) neden avustralya ? Gocmenlik basvurusu ile mi gittiniz ?
2) sonucta maddi gelir kaynagi icin calismak zorundayiz. Is bularak mi gittiniz? Paylasimlarinizdan tatil havasinda oldugunuzu goruyorum. Muhtemelen adaptasyon icin is oncesi bir zaman ayirdiginizi dusunuyorum
Sorularimi inanin sorgulamak amacli yazmadim. Cevap verip belki de yonlendirme yapabikirseniz cok sevinirim.
Tesekkurler.
Bisikletiniz de cok sirin :)
Erdem merhaba, diğer yazılarıma göz at istersen :)
Yaşadığınız hayat çok güzel, çok özel. Hiç yurtdışına gitmediğim halde kendimi bu kuvvetli arzudan alıkoyamıyorum. Odamda bir dünya haritası, kalbimde hayallerim var. Gerçekleşmesi için ise mesleğime tam olarak geçmem gerekiyor.
Ülkenin bundan daha karmaşık olduğu zamanlar ben de bunalmıştım. Bu yönetim biçimi, bu düşünce tarzları benim ülkemde olamaz dedim. Başka bir ülkede yaşamak nasıl olurdu? En azından demokrasiyle yönetileceğimizi de düşününce oldukça cazip geliyor Fakat; Bunu bir kısım aydın insan böyle düşünsek ve terk etsek, sahip çıkmasak nasıl olurdu düşünsenize. Burasi bizim yuvamız, coğrafya toplumların kaderidir ve belki birgün diyerek, öğrencilerimi bilinçli ve adil yetiştirmeye özen göstererek kumbarama birikim yaptığımı düşünüyorum. Ülkede yaşanılan şeyleri sineye çekmek ise bol sabır gerektiriyor.
“Madem böyle bir çağ düştü kaderimize, hüzünlerimizde boğulmak yerine birbirimizin hayallerinde bir ülke aramaya giriştik bizde.” Sevgiler
Merhaba, vakit ayırıp bu paylaşımı yaptığınız için çok teşekkür ederim fakat ben coğrafyanın dayattığı kaderi yaşamak istemedim en azından yaşamamayı da deneyimlemek istedim.
Canımmmm, yazılarını özlemişim.
Hey şey orada sen gibi, bella gibi güzel olsun umarım, hayal ettiğinden daha güzel olması dileği ile güney yarım kürenin…
Sevgilerimle, seni çok seviyorum
Aynı şeyleri her yurtdışı dönüşümde uzun uzuun düşünüyorum ama henüz cevabımı bulamadım ben.Sen bulabilen şanslılardansın.Umarım çook mutlu olursun.Belki bir gün aynı cesareti ben de kendimde bulabilirim.
Sorunun üzerine gidersen zamanla cevaplarını bulacağına inanıyorum :)
Selam Öznur,
Daha öncede yorum atmıştım ve sosyal medyadan da takip ediyorum seni:) – Enerjine bayılıyorum <3 –
Bu postunu merakla bekliyordum. Bugün Viyana'dan döndüm ve önceki seyahatlerimde hissettiklerim aklıma geldi. Her seferinde ülkeme döndükten sonra stres ve isteksizlik hissediyorum, hep başka bir yerlere gitme arzusu. Yaptıklarını paylaşman bana ilerisi için çok cesaret veriyor, bu konuda yol göstericim olduğun için çok teşekkür ederim. Hayatımda bu tarz örnek alabileceğim biri yok ama senin yaptıkların bana hayal ettiklerimi gerçekleştirebileceğimi hatırlatıyor. Tam olarak Avustralya'ya nasıl yerleştiğinizi bende merak ediyorum ama zamanı gelince öğreniriz diye düşünüyorum. Melbourne'e de hemen ayak uydurduğunuzu görüyorum, sizin adınıza çok mutlu oldum bu hayata bir kere geliyoruz ve en güzel şekilde nasıl hissediyorsak öyle yaşayalım. Umarım bir gün beraber yoga yapabiliriz :D
Sevgiler,
Gülsev
Merhaba Gülsev, Beni bu kadar yakından takip etmen çok güzel :) Paylaşımın için de çok teşekkür ederim. Kocaman sevgiler <3
Merhaba ;
Yazınızı okuduğumda kafamdan geçen cümle “sanki aklımı-kalbimi okumuş, aynı şeyleri hissediyoruz” oldu kesinlikle. Özellikle İstanbul’a dönüşte (yurtdışı dönüşü olmak zorunda değil bir başka şehirden bile dönüyor olsam) aynı hisleri yaşıyorum. Sanki döndüğüm yer benim evimin ailemin olduğu şehir değil tamamen yabancı bir yermiş gibi içimi büyük bir sıkıntı kaplıyor.
İstanbul’da ve aslında bu ülkede yaşamayı ben de hiç istemiyorum. Ancak eşimi ikna edemediğim için mahkumiyetim sürüyor.
Eşinizle aynı fikirde olduğunuz ve bu imkanı bulabildiğiniz için çok şanslısınız. Size yeni yaşamınızda mutluluklar dilerim.
Merhaba Öznur..:) Almanya – Düsseldorf’tan sevgiler! 21 yaşındayım ve ilk seyahat deneyimimi seninle aynı yaşta yaşamışız bunu farkettim..:) 2 aydır ülkemden uzaktayım staj için buraya geldim..yazdığın herşeye katılıyorum fakat tek bir şey değişmiyor malesef benim için, o da İzmir’e ülkeme geri dönmek istemem. Evet refah seviyeleri..kuralları..disiplinleri..gelişmişlikleri var fakat o samimiyeti göremediğim için belkide bilmiyorum ama burası benim seyahat hayallerimi biraz kırdı..ama yazılarını okudukça daha çok güç alıyorum sanki iyi geliyor :) Okumaya devam!
Best Regards :)
Merhaba Sezen, 21 yaşında böyle bir fırsat yaratıp, Almanya’da staj yapman bence harika. Kimisi senin gibi ülkesine daha ait hissediyor. Fakat ben kendimi ait hissetmiyorum. Belki de bu yüzden hiç özlemiyorum. Özlediğim tek şey ailem, arkadaşlarım…
merhaba :) yazılarınız ve instagram hesabınız da adeta kendimi buldum. 26 yaşındayım bu yıl evlendim. Yoga hocalık eğitmenliğine katıldım, yakında sertifikamı alacağım. Yazılarınızı okurken gözlerim doldu, hissettiklerim kelimelere dökülmüş gibi adeta. Seyahat etmeyi çok seviyorum ve sevgilimle hayalim yurt dışında yaşamak. İnsanlarına değer veren bir ülkede insanca mutlu olmak. Yolunuz aydınlık olsun ve hayat size güzellikler sunsun. Namaste…