Aşkın Başkenti: Verona

Venedik’ten Verona’ya gitmek üzere smartımıza atladık ve yola çıktık. Tüm gün saatlerce yürümekten yorgun düşen bedenim yolda uyuyakalmış ki Venedik’ten Verona sadece 1 saat. Gözümü açtığımda otele varmıştık. Check in işlemlerinden sonra deliksiz bir uyku için hazırdım…

Verona’da nerede kalınır?

Verona çok uzun zaman konaklanacak bir yer değil. Günübirlik Verona gezisi Verona’yı keyifle gezmenize yetecektir. Fakat yine de Verona’da kalmak isterim diyenler Piazza Bra veya Piazza delle Erbe civarında konaklayabilirler.

Biz Verona’da Ibis otelde kaldık. Şehir merkezinin dışındaydı fakat araba olduğu için zaten şehir merkezinde kalmak park ücretinden dolayı bizim için sorundu. Eğer road trip yapıyorsanız Ibis oteli mutlaka öneririm zira gayet temiz, düzgün ve otel gibi otel :)

Aşıklar şehri Verona

İtalya denilince akla gelmeyen, diğer şehirlere göre daha az turistik fakat diğer şehirlere oranla daha şirin daha sakin ve daha küçük bu şehir yolunuz bir gün İtalya’ya düşerse mutlaka görmeniz gereken şehirlerden biri. Verona’da bulunan tarihi binaların değerleri dolayısıyla şehir UNESCO Dünya Mirasları listesine alınmış. Tarihin ölümsüz iki aşığı, Romeo ve Juliet’in aşklarının yaşandığı şehir Verona. Bundan dolayı olsa gerek şehirde çok fazla kalp şekilli objeler var <3

Verona, Roma İmparatorluğu döneminden kalma sayısız esere ev sahipliği yapıyor. Bu yüzden  Verona’yı yavaş yavaş keşfettik. Öyle hızlı hızlı yürümedik sokaklarında. Günümüze kadar korunarak gelmiş tarihi dokusuna bakarak, hissederek, hayal kurarak ve hayranlıkla gezdik…

Verona’da geçen 1 gün

Sabah erkenden Verona sokaklarına bıraktık kendimizi. Arabayı şehir merkezine yakın bir park alanına park ettik. Saatlik park ücreti 1,5€ idi. Park ücreti diğer şehirlere göre daha uygundu.

Günlerden Pazar… Normalde Avrupa’da günlerden Pazar ise bir de saat sabahın dokuzunu gösteriyor ise sokaklarda insan görmek pek mümkün değildir fakat Verona’da bu duruma hiç de uymayan bir manzara ile karşı karşıyaydık. Kendimizi birden bir festival alanının içinde bulduk. Meğer o gün Verona’da maraton varmış! Yüzlerce insan, kimisi eşi ve çocuğuyla kimisi köpeğiyle en sportif halleriyle Verona sokaklarını doldurmuştu.

[metaslider id=1166]

Verona’da görmeden, yemeden, içmeden, hissetmeden dönmeyin :)

Corso porta nuova caddesi koşu dolayısıyla kapalıydı fakat bir kere bu caddeye girmiştik. Caddenin diğer tarafına geçebilmek için en son çitlerin üzerinden atlamak zorunda kalmış ve polisin sevimli gülümsemesi ile göz göze gelmiştim :) Bu caddenin sonuna geldiğimizde şehrin kapısına vardık. Kapıdan girince Verona’nın en büyük meydanı olan Bra Meydanı karşıladı bizi.

Bra Meydanı

Bra meydanının ismi Almanca’da engin, büyük, geniş anlamına gelen breit kelimesinden geliyor zira Bra Meydanı Verona’nın en büyük meydanı. Bu meydan Rönesans döneminden günümüze kadar gelen tarihi yapılara ve Verona’nın en ünlü ve değerli yapısı Arena’ya da ev sahipliği yapıyor. Arena’nın karşısında kalan kısmında ise cafe ve restoranlar bulunuyor. Meydan o sabah koşan insanlarla doluydu. Açlıktan ölmeden kahvaltı yapacağımız ve günün rotasını çizeceğimiz bir yer bulmak üzere karşılıklı mağazalarla, butiklerle ve cafelerle dolup taşan Via Giuseppe Mazzini caddesinden Piazza Erbe meydanına vardık.

Via Giuseppe Mazzini / Mazzini Caddesi

19. Yüzyıla kadar kışla ve depolarla dolu olan bu cadde aşırı yağmurlardan dolayı bataklığa dönüşünce yerin tamamen mermer ile kaplanmasına karar veriliyor. Verona pembe mermeri ile de meşhur bir şehir. Pembe Verona mermeri ile kaplanan, araç trafiğine kapatılan bu caddede artık depolardan eser yok. Günümüzde Mazzini caddesi İtalyan moda markalarının, tasarımcıların butik mağazalarının bulunduğu “window shopping” yapabileceğiniz bir cadde halini almış.

Piazza delle Erbe / Erbe Meydanı

Roma İmparatorluğu döneminde forum yani önemli işlerin görüldüğü alan olarak kullanılan Piazza delle Erbe Verona’daki diğer meydanlardan biri. Ben Erbe meydanını, Bra meydanından daha çok sevdim. Daha küçük, daha sakin ve daha güzel çevrelenmiş bu meydanda kahvaltı yapmaya karar verdik. Sabahın erken saatleri olması dolayısıyla birkaç espressosunu yudumlayıp gazete okuyan İtalyan beyefendiler dışında cafeler boştu. Dışarıdan en çok beğendiğim Caffe Filippini’nin en ön masasına, çeşmeyi de karşıma alacak şekilde oturup sabah kahvemi içerken seyahatle ilgili de notlar alarak blog yazma işini bir nebze olsun kolaylaştırmış oldum :)

Torre dei Lamberti / Lamberti Kulesi

Eğer Orta Çağ’da Verona’da yaşasaydınız şehrin kulelerle dolu olduğunu görebilirdiniz diyor Verona ile ilgili okuduğum bir kaynakta. Zenginlik ve güç anlamına gelen uzun kulelerden günümüze sadece birkaç tanesi ulaşabilmiş. Bu kulelerden en uzunu 1172 yılında Lamberti ailesi tarafından yapılan Torre dei Lamberti. Kulede 2 adet çan bulunmakta. Bunlardan Marangona yangın çıktığında, sanatçılar için iş saatleri sona erdiğinde ve saat başı çalarken en büyük çan olan Rengo cenazelerde ve savaş zamanlarında çalarmış. Verona’ya bir de tepeden bakayım diyenler Lamberti kulesine çıkmadan dönmeyin :)

Torre dei lamberti adres: via della costa, 1

Açılış saatleri: Pazartesi’den Pazar’a sabah 08:30 akşam 19:30 saatleri arasında açık.

Giriş ücreti: 8€

Palazzo del Capitano / Capitano Sarayı

Lamberti kulesine çıkmadan avlusundan geçeceğiniz Capitano sarayı ziyarete açık değil. Maraton güzergahı bu avludan geçtiğinden palyaçolar, çocuklar ve rengarenk balonlar vardı ve koşan insanları anlık da olsa motive ediyorlardı. Bu tarihi yapının içindeki renk cümbüşü gerçekten çok tatlıydı :)

Chiesa Rettoriale Santa Maria Antica / Santa Maria Antica Kilisesi

1117 yılındaki depremde büyük zarar gören Santa Maria Antica Katolik kilisesi roma stilinde yapılmış olup Veronalı Lamberti ailesinin şahsi şapeli olarak kullanılmış. Ziyarete kapalı olan bu kilisenin mimarisi aynı zamanda gotik stilinden de izler taşıyor. Girişinde havada asılı bir mezar da bulunan bu kilisenin mimarisini görmek için mutlaka görülecekler listenize ekleyin…

Casa di Romeo / Romeo’nun Evi

Kiliseden ayrılıp Verona’nın güzel sokaklarından yürümeye devam ettikten kısa bir süre sonra Romeo’nun evinin önünde bulduk kendimizi. Büyük ve ahşap bir kapının arkasında kalan bu ev ziyarete açık değil ama yine de turistler bu eve uğramadan gitmemiş olacak ki kapının üzeri, girişteki duvar isim, not ve tarihlerle doluydu.

Casa di Giulietta / Juliet’in Evi, Via Cappello

Verona Shakespeare’in ünlü kahramanları Romeo ve Juliet ile ünlü bir şehir. Öyle ki hiçbir yer Juliet’in evinin bahçesi kadar kalabalık değil Verona’da. Via Cappello’da bulunan evin giriş duvarlarında artık isim yazacak yer kalmamış. Boydan boya yazılarla dolu bu duvar önünde fotoğraf çektiren insanlarla dolu. Biraz daha ilerleyince Juliet’in tarihi 13. Yüzyıla dayanan evini gördük. Evin o meşhur balkonunu görünce duygulandığımı itiraf etmeliyim. Evin bahçesinde Juliet’in heykeli var ve heykelin etrafı inanılmaz kalabalık. Fotoğraf çektirmek isteyen insanlar kuyruk halinde. Bir şey dikkatimi çekiyor bu sırada. Herkes elini heykelin sağ memesinin üzerine koyup fotoğraf çektiriyor. Bundan dolayı olsa gerek sağ meme ışıldıyor :) Juliet’in sağ memesine dokunmak şans getiriyormuş meğer :) Madem öyle biraz da bize şans diyip Juliet’in sağ memesine dokunup fotoğraf çektiriyoruz :)

Juliet’in evini 6€ ödeyerek ziyaret edebilirsiniz. Evin odalarını, Juliet’in yatağını, Shakespeare’in Romeo&Juliet oyunundan sahnelerin fotoğraflarını ama en heyecanlısı Romeo&Juliet’i n meşhur balkon sahnesine konu olan ve Romeo’nun Juliet’e seranad yaptığı o balkonu dünya gözüyle görebilirsiniz hatta o balkonda fotoğraf bile çektirebilirsiniz :)

Juliet’in evinin avlusu dünyanın her yerinden gelen insanlarla dolu. Gencinden yaşlısına çiftlerle dolup taşan bu avlunun hemen hemen her yeri mektuplar, notlar ve kilitlerle dolu. Ağaçların dallarında bile ölümsüz aşklara adanmış kilitleri görebilirsiniz. Bu zamana kadar bu geleneğin uygulandığı birçok köprü gördüm ama hiç kilit asma geleneğini gerçekleştirmemiştim. Demek ki kısmet Juliet’in evineymiş diyip kırmızı kalpli kilide aşkımı kilitleyip bir de not yazdım :) Kimisi bu işi öyle ciddiye alarak yapıyordu ki mektubunu yazarken ağlayan bir erkek bile gördüm. Verona romantik bir şehir olmanın hakkını gerçekten veriyor:)

Cappa Cafè: Piazzetta Bra’ Molinari, 1, 37121 Verona VR, Italy

09:00-14:00 arası açık

Juliet’in evinde planladığımızdan daha uzun süre kalınca bir baktık öğlen olmuş. Öğlen yemeğini yemek üzere Adige Irmağının kenarındaki Cappa Cafe’ye gittik. Güler yüzlü servisi ve enfes yemekleri ile Cappa Cafe’de bir şeyler yemeden dönmeyin. Favorim lazanya!

Ponte Pietra / Pietra Köprüsü

İtalyanlar arasında “Taş Köprü” olarak adlandırılan, yapımı M.Ö 100 yıllarına dayanan, altından Adige ırmağının geçtiği Pietra köprüsü Verona’nı n en eski köprüsü. Üzerinden geçerken öyle hemen yürüyüp gitmeyin. Şöyle bir soluklanın ve dayanın köprünün duvarına, Adige ırmağının akışını izleyin, yeşil Verona’ya bakın, gözlerinizi kapatın sonra hayal kurun ne bileyim işte o anı duygulara dökerek ölümsüzleştirin. Duygulara dökülen her an unutulmazdır çünkü…

Castel San Pietro / San Pietro Tepesi

Köprüyü geçtikten sonra ağaçların arasından San Pietro tepesine doğru çıkmaya başladık. İlk başta Verona’yı zaten tepeden gördüm acaba çıkmasam mı diye düşünsem de ayaklarım beni bu tepeye çıkardı ve iyi ki çıkardı çünkü manzara gerçekten nefes kesiciydi. Tepeyi saran duvarların üzerine uzanıp anın tadını çıkardık. Şuanda bu yazıyı yazarken bile o an yaşadığım huzuru hissedebiliyorum. Biz buradayken bir grup izci çocuk da ordaydı ve öğretmenleri eşliğinde hepsi suluboya ile manzaradan bir kareyi resmediyordu… Ah ne güzeldi Verona…

Arena

Sabahleyin önünden geçip karnımız aç olduğu için girmediğimiz Arena’yı sona bıraktık. 1913 yılından beri aralıksız olarak düzenlenen Opera Festivali’ne ev sahipliği yapan Arena Verona’nın en önemli yapısı. Tarihi 1. Yüzyıla dayanan Roman amfi tiyatrosu günümüze çok iyi bir şekilde korunarak gelmiş. Tarihini bu denli koruyan, saygı duyan ve bununla birlikte günümüz yaşantısına uyarlayan milletlere çok büyük saygı duyuyorum. Arena her yıl yapılan opera festivalinde tek seferde 15.000 kişiye ev sahipliği yapabiliyor. Giuseppe Verdi’nin meşhur Aida’sı tarihte ilk kez bu Arena’da sergileniyor. En önemli solistlerin, en önemli şeflerin ve orkestraların yer aldığı festivalde yer bulmak oldukça zor. Çünkü biletler, neredeyse bir yıl önceden satılıyor. Operaya giden İtalyanlar en şık kıyafetlerle giderlermiş arenaya. Beyefendiler en şık smokinlerini giyerken hanımefendiler ise en şık tuvaletlerini giyerlermiş operaya giderken. Hatta operadan sonra Bra meydanındaki restoranların masalarında oyunla ilgili kritikler yapılır, arenadan çıkan oyuncular hep birlikte alkışlanırmış. Ben bu anı yazarken de düşünürken de hayal ediyorum ve o anı yaşamış kadar oluyorum :)

Boş haliyle ziyaret ettiğim Arena’ya bu haliyle bile hayran kalmışken burada opera izlemeyi çok çok isterdim. Bu yılki opera festivali 19 haziran ile 6 eylül arasında yapılıyor. Belki yolunuz Verona’ya düşer ve Verdi’nin Aida’sını izleyip, dinlersiniz bu enfes arenada…

Küçük sokakları, neşeli meydanları, tarihi yapısı, heykelleri, çeşmeleri, kiliseleri, aşk dolu objeleriyle, Juliet’i ve Romeo’su ile, büyüleyici arenası, kendine özgü havasıyla Verona mutlaka görmeniz gereken şehirlerden.

Bir sonraki yazım Garda Gölü kenarındaki Sirmione kasabası…

İtalyan rüyası nasıl başladı yazım için tıklayınız.

Kızıl şehir Bolonya yazım için tıklayınız.

Evrenin mucizesi Venedik yazım için tıklayınız.

İtalyan rüyası Venedik yazım için tıklayınız.

Bunları da okumak isteyebilirsin

Bu konuda söyleyecek bir şeylerin olmalı

E-posta adresin yayımlanmayacak.