1,5 Saatte Kavala’yı Nasıl Gezdim?

Mar 14, 2015

Yazlık bi’ oteldeyiz, eski ve şehre 30 dakika uzaklıkta… Turla gitmenin dezavantajı ama takılmıyorum zaten sadece uyuduk diyorum ve geçiştiriyorum. Uyanıp hazırlanıyoruz ve saat 08:30’da yola çıkıyoruz. İstikamet Kavala

Otobüsteki teyzoşlar akşam tavernaya gitmişler, baya göbek atmışlar ve eğlenmişler sabah 8:30 ama enerjileri tavan! Tur rehberimiz henüz uyanamamış sesiyle günün rotasını anlatıyor. Önce Kavala’ya gideceğiz ve ardından İskeçe Karnavalına

Selanik’ten Kavala 1,5 saat ve yol pek keyifli. Ege denizi kıyısında yemyeşil doğa eşliğinde yolculuğumuz devam ediyor ve Kavala’ya varıyoruz… Öncelikle Kavala’ya tepeden bakmak için mola veriyoruz. Denizin ortasına doğru uzanan limanı görünce Kavala’nın Osmanlı döneminde önemli bir ticaret merkezi olduğunu tahmin ediyorum nitekim okuduğum makalelerde bunu doğruluyor.

Kavala

Yunanistan’ın Ege kıyısına konumlanmış güzel şehir. Osmanlı döneminde Balkanlar’ın en önemli merkezlerinden biri. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın (Osmanlı İmparatorluğu’nun Mısır Valisi) doğduğu yer. Kavala, yaklaşık 525 yıl boyunca Osmanlı Devleti’nin bir parçası. Şehir II. Balkan Savaşı’nda Yunanların hakimiyeti altına giriyor.

Kavala, çok sakin ve sessiz bi’ şehir. Küçük bi’ kordonu ve kordon boyunca palmiyeleri var. Çok uzun süre Osmanlı İmparatorluğu altında kaldığından şehrin mimarisinde Osmanlı etkisini çok bariz görebiliyorsunuz zira evler tipik Osmanlı evleri.

Su Kemeri

Kavala’da hala Osmanlı döneminden kalan çok sayıda yapı var. Şehrin en önemli yapılarından biri Osmanlı döneminden kalma, Kanuni Sultan Süleyman ve İbrahim Paşa tarafından yaptırılan su kemeri ve hala çok iyi durumda, hayran olmamak mümkün değil.

Aziz Paul Kilisesi (İbrahim Paşa Camii)

Su kemerinin çok yakınında yine yarı cami yarı kilise gibi görünen bir yapı çıkıyor karşımıza. Günümüzdeki ismi Aziz Paul Kilisesi, Osmanlı’daki adı ile İbrahim Paşa Camisi, Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Pargalı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmış. Cami, Lozan Antlaşması’ndan sonra kiliseye çevriliyor ve minaresi yıkılıp yerine çan kulesi yaptırılıyor. Görünen o ki tarih boyunca Yunanlar ve Türkler kiliseyi camiye ya da camiyi kiliseye çevirme konusunda bayauğraşmışlar. Kilisenin giriş kapısında hala Arapça bir yazıt bulunması da trajikomik olmuş.

Vaktimiz kısıtlı dolayısıyla Arnavut kaldırımlı yokuştan eski şehrin içine doğru ilerliyoruz. Hediyelik eşya satan yerler Türklerle dolu, raflarda sallanan nazar boncukları :)

Kavala Kurabiyesi

Kavala deyince aklıma ilk gelen şey ne cami, ne Pargalı ne de su kemeri. Aklıma gelen ilk şey ku ra bi yee!

Bol pudra şekerli, ısırdığında ağızda dağılan, bol bademli enfes kurabiye! Şuan yazarken bile ağzım sulandı! Neyse ki evde bi paket daha var :) Kurabiye deyince yolumuzun üzerinde karşımıza çıkan Boulangerie Boutique’te oturup ev yapımı Kavala kurabiyelerinden yedik. Mekanın sahibi pek tatlı ve nazik bi’ kadındı. Kurabiyelerine bayıldık! Kakaolu Kavala kurabiyesi bile yedik. Size tavsiyem hazır kutu kurabiyelerden almayın! Kavala’ya gelin ve kurabiyelerinizi buradan alın :)

Vaktimiz dolmak üzereydi, biraz daha yürüyüp etrafı inceledikten sonra sahile indik ve Kavala’da yapılacak en güzel şeyi yaptık: kalamar & bira!

Kavala’nın deniz mahsülleri pek meşhurmuş. Tüm balık ürünleri taptaze ve çok ucuz. Koca bi tabak kalamar ve iki biraya 10 euro ödedik! Kalamarı gerçekten çok lezzetliydi, sahilde sarı masa örtüleri olan bu restoranda mutlaka yemek yiyin eğer aç değilseniz sadece kalamar söyleyin bizim gibi. Restoranın adı yunanca olduğu ve internette latin alfabesi ismini bulamadığım için yazamıyorum ama şöyle bir şeydi; EM(M’yi yana yatırınJ)TIAOPIO Restaurant :)