Avustralya’ya taşınmadan önceki son günler
Öncelikle bir önceki yazıya gönderdiğiniz sevgi dolu geri dönüşler için çok teşekkür ederim. Okuduğum her sevgi dolu mesajdan sonra yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı. Özellikle “güzel şeylerin paylaşılması gerektiğini düşünüyorum” ile başlayan mesajlar enerjimi yükseltti. Çünkü maalesef bu toplum olarak çok yaptığımız bir şey değil. Güzelliği ise yüksek enerji frekansının evrene yayılarak daha güzel şeyleri hayatımıza çekmesi. Bu yüzden tekrar tüm kalbimle teşekkür ederim!
Bu yazımda sizlere Avustralya’ya taşınmadan önceki son günlerimizi anlatacağım. Fakat bu yazıyı okumadan önce Avustralya yazı serisinin ilk yazısı “Dünyaya tekrar gelsem nasıl bir hayat isterdim?” ikinci yazısı “Konfor alanının dışına doğru çıkarken” üçüncü yazısı “Neden Avustralya’ya taşındık?” ve dördüncü yazısı “Avustralya’ya nasıl taşındık?” adlı yazıları okumanızı tavsiye ederim.
Vizemizin çıktığı günden uçağa bindiğimiz ana kadar sadece 1,5 ayımız vardı…
Hayallerimizle ilgili yaptığımız ilk planlama vizemizin çıkmasına kadarki kısımdı. Çünkü ilk aşamada dikkatimizi ve enerjimizi sorunsuz bir şekilde vizenin çıkmasına harcadık. Daha sonra oturup başka bir planlama yaptık. Bu planlamada ise 1,5 ay içinde yapmamız gereken her şeyi bölümlere ayırarak kağıda döktük. Daha sonra iş bölümü yaptık ve her akşam neler yaptığımızı konuştuk.
İşlerimizden resmi olarak istifa ettik…
Her şey kesinleştikten sonra iş yerlerimizden resmi olarak istifa ettik. İnsanın severek çalıştığı yerden istifa etmesi gerçekten çok zor, yani ben bu süreçte çok zorlandım. Bir de ikimiz de çalıştığımız yerlerden çok güzel dileklerle ayrıldık. “Kapımız sana her zaman açık” cümlesini duymak bile o stresli dönemde içimizi ferahlatmıştı.
İstifa ettikten sonra 1 ay daha çalıştık. Yani Nisan’ın sonuna kadar çalışıp 3 gün sonra Avustralya’ya gitmek için uçağa bindik :) Bu yüzden akşam iş çıkışlarını ve hafta sonlarını çok iyi bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyordu. Çünkü yapacak daha çok işimiz vardı.
Evdeki eşyaların hepsini satışa koyduk…
Ev sahibimize evden çıkacağımızı haber verdik. Zaten eşyalarımızı satmaya çoktan başlamıştık fakat artık her şeyi satmamız gerekiyordu. Eşyalarımızın hemen hemen hepsini sattık. Eşyalarımızı satarken arkadaşlarımızın ve akrabalarımızın çok yardımı oldu. Bir yandan Cemal Letgo uygulaması üzerinden satış yaparken diğer yandan kulaktan kulağa yayılma yöntemi ile hemen hemen tüm eşyalarımız satıldı. Kıyafetlerimi ise Gardrop uygulaması üzerinden sattım. Fakat tabii ki hepsini satamadım. Eşya toplama sürecinde dünya kürelerimi soran çok olmuştu. Eşyaları toparlarken 3 şekilde gruplama yaptık. Birinci grup satıp, paraya çevirebileceklerimiz, ikinci grup ihtiyacı olup maddi durumu kötü olan kişilere ücretsiz verdiklerimiz, üçüncü grup ise bunu kimseye veremem ama Avustralya’ya da götüremem o yüzden saklayalım dediklerim.
Kıyafetlerde ise satabildiklerimi sattım fakat satamadığım çuvallarca kıyafeti dağıtması için anneme bıraktım. Saklansın dediğimiz ufak tefek eşyalarımızı ise kolileyip annemlerin çatı katına kapattık. Yani depo kiralayıp, eşyaları orada saklama gibi bir olaya girmedik.
Doktor kontrolleri…
Avustralya, vize başvurusunda özel sağlık sigortası yapmanı şart koşuyor ve en yüksek masraf kalemlerinden biri de bu. Fakat biz buna rağmen Avustralya’ya gitmeden doktor kontrollerimizi yaptırdık. Özellikle internette okuduğumuz dişçi hikayelerinden sonra ilk önce hemen dişçiye koştuk :) Çünkü Avustralya’da dişçiye gitmektense uçak bileti alıp Türkiye’ye gidin, diş tedavinizi orada yaptırıp, dönün gibi şeyler okuduk. Tamam bu biraz abartı ama evet, Avustralya’da dişçiye gitmek biraz pahalı. Doktor kontrollerine ek olarak sürekli kullandığımız ilaçlar için doktordan İngilizce yazılmış rapor aldık. Çünkü Avustralya’ya girerken ilaç sokulmasına izin verilmiyor diye okumuştuk. Bir sorun yaşarsak doktor raporunu gösteririz diye düşünüp, böyle bir çözüm bulduk. Fakat gördük ki siz beyan etmediğiniz sürece kimse ilacınıza bir şey demiyor. Biz kocaman bir torba ilaçla ülkeye giriş yaptık. Yanımıza benim alerji ilacım, umca, basit bi ağrı kesici ve antibiyotik gibi ilaçlar aldık.
Resmi işlemler…
Yaptığımız planlamada en kabarık liste resmi işlemler kısmıydı. Doğalgaz, superonline, digiturk, su, elektrik gibi eve ait resmi işlemlere ek olarak kredi kartlarımızın iptali, banka hesaplarının kapatılması, vekaletname verilmesi, çalıştığımız yerlerden çalışma belgesi almak, hatlarımızın kapatılması, mezuniyet belgelerimizi almak vs gibi o kadar çok iş vardı ki. Neyseki bu işlerin çoğunun sorumluluğu Cemal’deydi ve ben bu stresi çok yaşamadım :)
Alışveriş…
Amacımız paraya çevrilebilecek her şeyi satarak bütçemize katkı yapmakken alışveriş kalemi de nerden çıktı şimdi desem de ufak tefek şeyler almamız gerekiyordu. Yine bir dönem Avustralya’da yaşamış birinin kot pantolon çok pahalı ya demesinin üzerine biz kendimizi kot pantolon ararken bulduk! Hahahahaha fakat biz ettik, siz etmeyin. İnanın her yerde olduğu gibi her şeyin ucuzu da var pahalısı da. Yani boşuna yük yapmışız! :) Bunun haricinde bir de Türkiye’ye özel geleneksel birkaç şey aldık. Ülkeye gıda ile ilgili hiçbir şey sokulamıyor. Bu yüzden daha çok mini obje, takı gibi şeyler aldık. Tanıştığımız insanlara mini hediye veririz diye düşündük :) Bir diğer yaptığımız salaklık ise nevresim takımı ve havlu almak! Yine burada pahalı, yeriniz varsa getirin şeklindeki tavsiyeden sonra gidip nevresim takımı ve havlu aldık. Son gece bavulda yer kalmayınca tabii ki çıkardık ve iyi ki getirmemişiz çünkü burada her kalitede her bütçeye uygun nevresim takımı ve havlu var! :))
Aile ziyaretleri…
Biz benim aileme çok yakın oturuyorduk zaten ama Cemal’in ailesi Gelibolu’da yaşıyor. Bu yüzden bir hafta sonu benim ailemi de alarak Gelibolu’ya aile ziyaretine gittik ve birlikte vakit geçirmiş olduk. Bunun haricinde çok da vaktimiz kalmadığı için beni görmek isteyen canım teyzelerim, kuzenlerim annemlere geldi. Arkadaşlarımla ise tek tek görüşmeye vakit olmadığından yine toplu bir görüşme organize ederek Caddebostan Parkı’nda piknik yaptık :) Çook güzeldi <3
İşbirliği görüşmeleri…
Bu süreçte en uzun vakit alan şey Dünya Benim Evim için yaptığım işbirliği görüşmeleri oldu. Fakat o kadar güzel görüşmeler yaptım ki o dönemde içim pozitif enerji ile dolup, taşıyordu :) Qatar Airways, Avustralya uçuşumuza sponsor oldu. Turna Travel ile başka bir işbirliği yaptık. Doha’yı görmeyi çok istiyordum bu yüzden Doha aktarmalı uçtuk ve Doha’da Discover Qatar ve Shangri-la Doha ile çok keyifli işbirliklerimiz oldu. Bir de Hürriyet Seyahat’in Instagram sayfasını Doha’da ben yönettim. Eee daha ne olsun :) Bu kadar kısıtlı bir sürede şahane gelişmelerdi benim için <3
Gelelim işin duyguları alt üst eden kısmına…
İtiraf etmem gerekirse ben bu toparlanma sürecinin bu kadar duygusal geçeceğini düşünmemiştim. En nihayetinde çok istediğimiz bir şey gerçekleşiyordu ve bir an önce o uçağa binip gitmek istiyordum. Fakat bu 1,5 ay çok çok zor geçti. Evimizi, eşyalarımızı, içindeki her şeyi çok seviyorduk. Bazen eve gelip, yapmam gereken onca işi yapmıyor boş boş oturup, düşüncelere dalıyor ve ağlıyordum. Hiç unutacağımı sanmıyorum. Bir akşam Cemal makyaj masamı sattı ve ertesi gün teslim etmek üzere demonte etmeye başladı. Her şeyi söküp, arabaya indirdiği sırada “ben o makyaj masasını aldığımız günü hatırlıyorum, onu çok severek almıştım” diye hüngür hüngür ağladım. Cemal internetten Avustralya’daki Ikea’nın sayfasına girip makyaj masasını buldu ve bak burda da var, alırız yine diyerek beni susturdu :) Evi toparlarken boşalan her duvarın altından bir çerçeve izi çıktı. Her yer anılarımızla doluydu ve o anın psikolojisi ile anılarımı kutulara yerleştirip, üzerlerini kapatıyormuşum gibi hissettim. Ev toplama kısmı duygusal olarak aşırı yoğun geçti. Ben her dünya küreleriiiim dediğimde, Cemal merak etme daha güzellerini alacağız dedi. Böyle böyle evi topladık…
Evimizdeki son akşam biz kendimizden geçmeyelim diye Okiboycum, canım Neşem ve canım Ayşe’m yanımıza geldi. Yatağımızı da sattığımız için o akşamı bomboş evde kanepede uyuyarak geçirdik… O gece de unutamayacağım bir gece olarak bilinçaltımda kayıt altına alındı bence.
Şuan yazarken bile kalbim titriyor ve gözlerim doluyor ama ailemle vedalaştığım an hem hemen bitmesini istediğim hem de hiç bitmesin istediğim bir andı.
Vedalaşmak zaten başlı başına duygusal olarak ağır bir eylem. Bu yüzden hava alanına kimsenin gelmesini istemedik.
3 Mayıs günü büyük emekler vererek kurduğumuz hayatı, ailemizi, arkadaşlarımızı, tüm sevdiklerimizi bir şehirde bırakarak elimizde 2 büyük ve 2 küçük bavul ile hayallerimizin peşinden, yeni hayatımıza doğru yola çıktık…
Dünya Benim Evim’i Facebook ve Instagram hesaplarından takip edebilirsiniz.
Belçika’daki son haftamı özetleyen cümle; “Bazen eve gelip, yapmam gereken onca işi yapmıyor boş boş oturup, düşüncelere dalıyor ve ağlıyordum. ”
Eşyaların satılması, kıyafetlerin toplanması, evin temizlenmesi, arkadaslara veda edilmesi.. Buraya gelirken bu kadar duygusal olmamıştım, giderken duygular şelale 😅
Yine çok güzel bir yazı olmuş💙 paylaştığın için çook teşekkürler💙
:) Seni çok iyi anlayabiliyorum. Ben de Erasmus dönüşü bahsettiğin gibiydim :) İkinciye yaşadım yani…
O kadar içten paylaşıyorsun ki duygularını ,gözlerim dolu dolu okudum yazdıklarını kimi yerde tutamadım gözyaşlarımı kimi yerde tebessüm ettim ♥ ikinizede sevgiler idolümüzsünüz :)
dilek&onur İzmir’den Sevgiler
İçimden nasıl geliyorsa o şekilde cümlelere döküyorum çünkü tüm bunları kendime anı kalsın diye anlatıyorum. Aradan yıllar geçtikten sonra okuyup gülümsemek için :) Benimle birlikte gülüp, benimle birlikte ağlayan hiç tanımadığım insanlara hayatımda oldukları için şükran duyuyorum. Bizden de size sevgiler <3
Gözlerim doldu okurken duyguları ne kadar da güzel anlatmışsın gene, yeni hayat yolculuğunda çok güzel yeni anılar biriktirmen dileği ile….
Minnoşum benim <3
Tüm sevdiklerini, aileni ve dostlarını bırakıp gitmek çok zor bir karar. Bu kadar kararlı olmasanız bir aşamasında vazgeçerdiniz zaten. Bu pozitiflikle orada da en kısa zamanda sağlam dostluklar kurmanın yolunu bulursunuz bence. Umarım en kısa zamanda iş de bulur ve hayatınızı çabucak yoluna koyarsınız. Bu azimle sizin orada bir şekilde kalmayı başaracağınıza inanıyorum. Sağlıkla ve sevgiyle kalın.
Merhaba Hülya hanım, Güzel dilekleriniz için çok teşekkür ederim. Ben de her şeyin çok güzel olacağına inanıyorum. Sevgiler
Öncelikle söylemem gerekirse seni bir kaç aydır yakından takip ediyorum.
İnan şuan gözlerim yaşlı, bir gözümü kırpsam sanki gözyaşım telefona damlayacak şekilde bırakıyorum bu yorumu buraya.
Hayallerinin peşinden koşman ve bunu başarman zaten başlı başına taçlandırılması gereken bir mevzu ama beni bununla beraber etkileyen en önemli şeylerden biri, yazılarındaki içtenliğin… duygularını olduğu gibi kaleme dökerek bunu bize hissettirmen. Sanırım bu kadar sevilmek ve taktir edilmek için bu samimiyet zaruri bir şey, ve sen bunu çok iyi başarıyosun. Kalemine hayranım.
Yazılarını ve yaşantılarını merakla beklediğim kadar, ‘duygularına ortak olabileceğim’ içinde sabırsızlanıyorum.
Hayallerimizin liderisin inan ki :)
Ps: yeni evlendim ve ailemden ayrı bir şehre yerleştim. Yeni bir hayat benim içinde başladı aslında. Hiç bilmediğim tanımadığım bir şehirde kahramanım ve ben olacağız sadece. Bunu neden söyledim, yani kısacası bende zor bir ayrılık anı yaşadım… belkide bu yüzden bu kadar çok dokundu duyguların bana bilemiyorum. Ama her şekilde seni okumak çok güzel seni okumak çok gerçek senin duygularını paylaşmak çok sıcak.
İyiki denk geldim sana.
İyiki paylaşıyorsun yaşantını bizimle…
Hep sevgiyle kal..!
Instagram sayfanızdan bakıp, sevgilimle deyimi yerindeyse gaza geliyoruz ve bundan 4-5 sonraki hayalimiz şehir hayatını bırakmak iken, şimdi sayenizde başka bir ülkede yaşamayı istiyoruz. Ne güzel ufuk açıcı yazılar bunlar. 💞
merhaba,
bu güzel bilgilendirmeler için çok teşekkürler :) bir kaç sorum olacak, cevaplayabilirseniz sevinirim:
iş birliği görüşmelerini nasıl gerçekleştirdiniz? firmaların sponsor olmak için şartları var mı?