Hayat gerçekten bana mı güzel?

Geçen Atina seyahatimde Facebook mesaj kutuma birbirinin aynısı iki mesaj geldi. “Oh! Hayat sana güzel!” Okudum ve geçtim fakat sonra “Hayat gerçekten bana mı güzel?” diye sordum kendime. Cevabı ise yazının sonunda.

Sosyal medyada hiç ağlamış halini paylaşan biri var mı? Peki, sevgilisi ile tartışırken fotoğraf çekilip, Instagram’a koyan var mı? Ben hiç koymadım, koyanı da görmedim. Çünkü sosyal medya mutlulukların, güzel yemeklerin, güzel gülüşlerin, özlemlerin paylaşıldığı bir yer. Ben öyle yapıyorum. Bu tip paylaşımlar yapmayı tercih ediyorum yani. Fakat bu, sürekli harikayım, mutluyum, muhteşemim anlamına gelmiyor. Fakat yine şöyle bir gerçek var ki sürekli mutluluk ve huzur hali için çaba sarf ediyorum.

Ben kaderci bir insan değilim. Ne kadere ne de nazara inanıyorum. İnandığım şey insanların seçimleri ile hayatını yaşadığı ve negatif enerjinin insanı çirkin mi çirkin biri haline getirdiği. Bundan birkaç yıl önce yaptığım seçimlerin hayatımı bu denli etkileyeceğinin farkında değildim. Seçim derken bir anda lise yıllarıma gitti aklım. Lise 1. sınıftan sonra bölüm seçmemiz gerekiyordu. Fen bilgisi derslerini hiç sevmiyordum; dolayısıyla fen bölümünü seçmem mümkün değildi. Matematik sınavlarından ise hep sıra arkadaşlarımın yardımı ile geçtiğimden eşit ağırlık bölümünü de seçmek istemiyordum. Hal böyle olunca geriye tek bir bölüm kaldı; İngilizce bölümü. Matematik ve Fen bölümlerini seçmemeyi ben seçtim fakat İngilizce bölümünü seçmek benim tercihim değildi ama hayatımın kırılma noktalarından biriydi, şimdi anlıyorum.

Hayatım gerçekten bir film tadında ama şimdilik bu kısmı geçiyorum. Sadece şunu düşünmenizi istiyorum; neyi seçtiniz ve nasıl bir hayatınız oldu? Çünkü lisede bölüm seçme anım en yakın geçmişte hatırladığım ve şu anki hayat tarzımı en çok etkileyen şeylerden biri. Eminim siz de hayatınızda birçok seçim yapıp, hayatınızın şu anki halini almasında çok büyük rol oynadınız.

Gelmek istediğim nokta; hayatımın güzel olmasının sebebi benim yaptığım seçimler ve eğer hayatınız size hiç güzel gelmiyorsa bunun da sebebi sizsiniz. Evet, evet siz.

Düşünüyorum şimdi biri o değerli vaktini ayırıp bana neden “hayat sana güzel” yazmış olabilir diye. Çünkü ilk defa duyduğum şey de değil bu.

Bu tip mesajlar genellikle seyahatteyken geldiği için hadi ilk madde sık sık seyahat ettiğim için olsun.

İlk kez uçağa binip, tek başıma seyahat ettiğimde 2008 yılıydı. Bir dil okulunun 2 kur kayıt ol, 1 kur yurt dışında ücretsiz kampanyası ile o dil okuluna kayıt yaptırdım. Asıl amacım Londra’daki şubelerine gitmekti. Üniversite 3. sınıftaydım ve o yazı Londra’da geçirmeyi çok istiyordum. Çünkü İngilizce biliyor ama konuşamıyordum. Ne kadar tanıdık değil mi? :) Bunu aşmanın tek yolunun o dili yerinde öğrenmek olduğuna inandığımdan Londra’ya gitmeyi kafaya takmıştım. Bu süreçte babamı tek başıma Londra’ya gitmeye ikna ettim, kursu bedavaya getirdim, vize işlemlerinde karşılaştığım onca soruna rağmen 6 aylık öğrenci vizesi aldım ve o yazı Londra’da geçirdim. Bu da hayatımdaki bir diğer kırılma noktasıydı.

Londra’da geçirdiğim 3 ay sayesinde 20 yaşımda bir şeye tutkun hale gelmiştim; seyahat etmek. İstanbul’a dönünce bir sohbet sırasında Erasmus diye bir şey duydum. Arkadaşıma “Nedir o dedim?” “Ülkeler arası öğrenci değişim programı” dedi. Peki, her üniversitede var mı bu program dedim, “Bilmem, bölümüne bi’ sor” dedi.

Ertesi gün bölümdeki en tatlı hocamın yanına gidip Erasmus programını sordum. Evet, birkaç okul ile anlaşmamız vardı fakat bu yıl bitti dedi. Tekrar anlaşma yapacak ne zamanımız ne de bu anlaşmayla ilgilenecek biri var dedi. Ben yapayım dedim. Peki, “bir araştır bakalım” dedi. Sonra araştırdım. Deliler gibi hangi AB ülkesinde Doğu Dilleri Edebiyatı bölümü var diye gecemi gündüzüme kattım. Bulduğum ülkelerin üniversiteleri ile yazıştım ve 3 ülke ile anlaşma yaptım. Bölümümden Erasmus ile yurt dışına giden ilk öğrenci oldum. Tüm bunları yaptığımda 21 yaşındaydım.

Londra ile başlayan seyahat tutkum Erasmus ile doruk noktasına ulaştı. Hayatımın en güzel yıllarından biriydi ve hayatımın bir diğer kırılma noktasıydı.

Diyeceğim o ki ben seyahat etmeyi çok sevdim. Yeni yerler görmeyi, bilmediğim dilleri dinlemeyi, farklı kültürleri tanımayı ve keşfetmeyi. 20 yaşımda başlayan bu serüven 8 yıldır devam ediyor. İlk para kazanmaya başladığımda hayalini kurduğum şey bir İspanya tatiliydi, onu da yaptım. İlk başlarda kazancım yılda tek bir ülke görmeye yetiyordu fakat deneyim kazandıkça ve daha fazla para kazandıkça ayda bir seyahat etmeye başladım.

Seyahat etme tutkumun hikayesini anlatmamın sebebi ise hiçbir şeyin kendiliğinden olmadığını göstermek. Bu noktaya gelene kadar sürekli bir şeyler için emek verdim, çalıştım, elimden ne geliyorsa yaptım. Ben de seyahat etmek istiyorum deyip ama ile devam etmedim. Baya baya uğraştım. Evet, hayat bana güzel çünkü seçimlerim beni dünyanın en güzel şeyi ile karşılaştırdı.

Eğer hayatın sana da güzel olmasını istiyorsan ne istediğine karar ver. Bu hayatta seni mutlu eden, huzur veren, motive eden şeyleri bir düşün. Seyahat etmek ise bunun için uğraş. Spor yapmaksa hareket et, resim yapmaksa eğitim al, bir cafe sahibi olmaksa uğraş, didin, emek ver ve en önemlisi kafaya tak. İstediğin şeyi yapmayı kafaya tak. Ben de seyahat etmek istiyorum ama deme, bunu kendine yapma.

Kaldı ki sadece nefes almak bile hayatın güzel olması için yeterli.

Dünya benim evim’i facebooktan, instagramdan ve twitterdan takip edebilirsiniz.

Bunları da okumak isteyebilirsin
4 Yorum
  1. İlknur Avaroğlu diyor ki

    Çok tatlısınız.Doğru yoldasınız.Hayat size hep güzel olsun.Emek veriyorsunuz uğraşıyorsunuz hedeflerinlz için.Sadece eleştiren ,üretemeyen küçük beyinlilere hiç aldırmayın.Sevgiler??

  2. ebru diyor ki

    Emeksiz hiçbir iş sonuca ermez. Tebrik ediyorum başarılarınızı. Etrafta o kadar çok fesatlanan ve çekemeyen insan var ki Allah onlardan korusun hepimizi.

    1. Dünya BenimEvim diyor ki

      Çok teşekkür ederim. Dediğiniz gibi emek vermeden olmuyor. Çok sevgiler.

  3. CORCIYA diyor ki

    Cocuklarimizin gelecegi icin nereye tasinsak arastirmasinin icinde Slovenya’da buldum sizi. Iyiki Slovenya’ya gitmissiniz de sizi bulabilmisim. Ne de guzel anlatmissiniz bir solukta okudum yetmedi ve saat benim icin cok gec olsa da biraz daha biraz daha diyerek bu yaziniza kadar geldim.Yazdiklariniza katiliyorum .Cok isteyip cabalayip geldigimiz ve tum yazimizi gecirecegimiz new york’tan yaziyorum bende ve evrene verilen mesajlara cok inananiyorum. Ne istedigini bilen biri olarak bir gun sizinle yuz yuze de tanismayi diliyorum. Sevgilerimle. Yolunuz hep acik olsun.

Bu konuda söyleyecek bir şeylerin olmalı

E-posta adresin yayımlanmayacak.