Kadıköy’deki yeni keşfim: Zoo Kadıköy
Bundan 3 yıl önce Anadolu yakasına taşındığımızda bazı alışkanlıklarımızdan kolay kolay vazgeçememiştik. Örneğin hafta sonu geldiğinde Anadolu yakasında bir yere gitmek yerine tüm trafik çilesine rağmen kahve içmeye köprü geçip Karaköy’e gidiyorduk. Biliyorum, çılgınlık! Fakat alışkanlıklardan vazgeçmek o kadar da kolay olmuyor ta ki bir gün yolumuz Moda’ya düşene kadar.
Cemal’in “sevgilim, biraz da Anadolu yakasını keşfedelim” ısrarlarından sonra kendimizi Kadıköy-Moda sokaklarında bulduk. Bahariye caddesinin hiç rahatsız etmeyen kalabalığı, cadde üzerindeki yüz yıllık kunduracılar, antikacılar sokağı, barlar sokağının sokaklara taşan asi ruhu, Moda’ya doğru çıkarken gelen huzur hissi, apartman girişlerindeki kedi çeteleri, Modalı teyze ve amcaların birbirleriyle ile olan camdan cama sohbetleri kendimi tam anlamıyla çocukluk anılarımda kalan bir mahallede gibi hissettirdi ve ben Kadıköy’e ilk görüşte olmasa da aşık oldum.
Her ne kadar “ah nerede o eski Moda” diyebilecek kadar Moda’nın eski zamanlarını bilmesem de bundan 3 yıl önce bile Moda ve Yeldeğirmeni şuanki halinden çok çok farklıydı. Bi Ali Usta’nın dondurması bi Kemal Usta’nın waffle’ı bir de bir iki tane cafe vardı. Henüz üçüncü dalga konsept kahvecilerin sokakları doldurmadığı zamanlar.
Şimdi hiç öyle eski hali daha güzeldi demeyeceğim çünkü ben Kadıköy ve Moda’nın geçirdiği bu değişimden çok memnunum. Her geçen gün yeni bir yerin açılması benim gibi keşif peşinde koşan birisi için oldukça keyifli ve heyecanlı. Tabii ki uzun yıllardır Moda’da dükkanı olan esnafın mülk sahipleri tarafından zorla yerinden çıkartılmasına karşıyım. Örneğin Kadıköy balıkçılar pazarındaki Brezilya Kahvecisi gibi. Çünkü Kadıköy’ü ve Moda’yı bu kadar özel kılan eskinin ve yeninin bir araya gelerek ortaya özgün bir sentez çıkartması yani buraya böylesine bağımlı olmamın sebebi kendimi iyi hissettirmesi.
Hafta sonu için farklı bir planım yoksa 1 günümü mutlaka Kadıköy’de ya da Moda’da bir cafede blog yazarak geçiriyorum. Özellikle benim için yazması zor yerleri hem ambiyansı hem müzikleri hem de kahvesi güzel olan bir cafede yazıyorum ve geçtiğimiz hafta kapısından içeri adım attığım anda beni içine çeken ve merak duygumu doruklarda yaşatan bir cafe keşfettim! Sonra düşündüm ki İstanbul’da sevdiğim yerleri de blog aracılığıyla sizlerle paylaşabilirim.
Kadıköy’de blog yazmak için yaratılmış bir cafe!
Kadıköy’deki Çiçek İşleri’ni bilenler vardır. Birbirinden değişik bitki ve dekorasyon ürünlerinin satıldığı Çiçek İşleri yolun hemen karşısına taşınmış ve eski yerine Zoo Kadıköy açılmış. Zoo Kadıköy’ün kapısından içeri girdiğimde ilk dikkatimi çeken şey bir yemek masasının çevresine iliştirilmiş yaratıcı hayvan figürleri tabloları oldu.
Yani Zoo Kadıköy öyle bir yer olmuş ki tek başınıza gitseniz bile yemeğinizi tam karşı duvarınızda asılı duran şık giyinimli tavşancık ile yapabilir ve kendinizi hiç yalnız hissetmezsiniz.
Hayranlıkla her bir ayrıntıyı incelerken bir anda kendimi Kadıköy’de değil de kızmayın ama Cape Town’da hissettim. Çünkü dekorasyonda kullanılan her bir obje dokusu itibariyle bana Afrika’yı hatırlattı. Gözlerim giriş katında kurulup, uzun uzun yazı yazmalık bir köşe ararken son derece nazik bir ses “bir üst katımız daha var” dedi. Ahşap merdivenlerden çıkıp merdiven altındaki Singer dikiş makinası ile karşılaşmam bile Zoo Kadıköy’e hayran olmama yeterken üç bölümden oluşan ikinci kat kendimi tam olarak “evde” hissettirdi.
Her bir köşeden fırlayan yeşil bitkiler, ahşap zemin, birbirinden şık masalar, sandalyeler ve hayvan üç boyutlu hayvan başı maketleri ve güler yüzlü çalışanları beni daha burada bir şey yiyip içmeden buranın müptelası yaptı. Orta kısımda bulunan büyük masaya oturup bilgisayarımı açtım ve uzun zamandır yazılmayı bekleyen 24 saatte Trabzon’da ne yapılır ve yeme içme önerileri yazımı burada tamamladım.
Zaten öncesinde yemek yediğim için burada sadece bir şeyler içtik. Dolayısıyla menüsü ya da yemeklerinin lezzetleri konusunda bir şey söyleyemem fakat ambiyans, müzikler, güleryüzlü hizmet ve ev konforu için Zoo Kadıköy’e mutlaka gitmelisiniz. Bir de başka masalarda gördüğüm ve doğal ahşap plaka üzerinde servis edilen tatlılar çok iyi görünüyordu.
Zoo Kadıköy adının hakkını veriyor ve kendinizi hayvanlar aleminin içinde hissettiriyor.
Beni bir süre Zoo Kadıköy’ün ikinci katındaki büyük masada blog yazarken görebilirsiniz. Bi merhaba derseniz çok mutlu olurum :)
Zoo Kadıköy, Caferağa Mahallesi, Moda Cd. No:44 Kadıköy
Seyahatlerimle ilgili detaylı paylaşımları Dünya Benim Evim’in Facebook ve Instagram hesaplarından takip edebilirsiniz.
Bu güzel ve keyifli yazıların nerede yazıldığını görmüş olduk :)