Biz tanıştığımızda 18 yaşındaydık. Şaka gibi ama bundan 10 yıl önce Cevizlibağ Atatürk Öğrenci Yurdunda başladı hikayemiz :) 4 kişilik, aynı nevresim takımlı 4 yataklı bir odanın ortasında bulunan bir masada bıraktım kitabımı. Kitabın adı Olasılıksız. Odama geldiğimde kitabımı bulamadım fakat masanın üzerindeki gazeteye yazılmış bir not buldum. Kitabın bende, Ayşe, oda numarası xxx.
Notu görünce çok şaşırdım ve itiraf ediyorum dedim ki “ a-aa kıza bak, rahatlığa bak. Resmen kitabımı almış”. Şuan sesli gülüyorum :) Olasılıksız’ı okuyanlar bilir çok sürükleyici bir kitaptır. Bu yüzden kitabımı almak üzere notun üzerinde yazılı odaya doğru ilerledim ve kapıyı çaldım ve içeri girdim. Karşımda uzun, kumral saçlı, pijamanın üzerine polar bir sabahlık-sonradan Adana’lı olduğunu öğreniyorum- giymiş bir kız çıktı.
Gülümseyerek kitabımı almışsın ama okuyordum onu ben dedim ve sonra sohbet etmeye başladık :) O odada başlayan sohbet 10 yıldır devam ediyor. Bir insanın hayatındaki en keyifli yıllar olan üniversite zamanlarını birlikte yaşadık. Buz gibi etüt odalarında birlikte sabahladık. Birlikte çok mutlu günlerimiz oldu ve çok zaman oldu boynunda hıçkırıklarla ağladığım.
Eskiden olsaydı ne güzel bir tesadüf derdim fakat artık tesadüflere inanmıyorum. Benzer enerji frekansında olan kişilerin benzer kişileri kendine çektiğini düşünüyorum. Aradan 10 yıl geçtikten sonra bundan çok eminim yoksa işinden istifa edip tutkularının peşinden giden ve 9 aydır dünyayı keşfeden biri benim en yakın arkadaşım olmayacak da kimin olacak :)
Bu yazımda size onu anlatacağım. Canım Ayşem’i.
- Ayşe kimdir?
Ayşe Yıldız, ışık işçisi :) Kendi içindeki ışığı işlemeye ve yaymaya çalışıyor ki diğer ışıklarla buluşabilsin. Psikolog ve taze dive master. En sevdiği oyuncağı dj seti, henüz çırak, öğrenme yolunda ilerliyor. Son dokuz aydır ise tam zamanlı gezgin.
- İlk seyahatini nereye yaptın ve nasıl tanımlarsın?
İlk yurtdışı seyahati olarak değerlendiriyorum soruyu. 2012’de canım arkadaşım Pınar’la İtalya’ ya gitmiştik. Roma, açık hava müzesi gibi, hiçbir detayı kaçırmak istemediğimden gözlerimi kırpmak bile istemiyordum. Çok keyifliydi bambaşka bir ülkede uyanmak ve sokaklarda kaybolmak.
İlk seyahat olarak değerlendirip daha eskilere gideceksek, ilkokul anımı paylaşmak isterim. Ben Adana’da doğdum, büyüdüm. Bizde yazlar sıcak ve kurak; kışlar serin ve yağışlıydı, öyle olunca kar topu nedir bilemedik bi süre. Çizgi filmlerde görüp kar topu oynamaya heves ediyorduk. İlkokul sınıf öğretmenimiz bizi kar gezisine götürmüştü:) Çizgi filmin içindeydik sanki. Ailemden ayrı ilk seyahatim diyebilirim.
- Neden seyahat ediyorsun?
Hayatta satın alamayacağımız ve çok değerli üç şey var: sağlık, zaman ve sevgi/aşk. Ne şanslıyız ki deneyim satın alabiliyoruz. Ben deneyimlerimin en güzellerini seyahat ederken edindiğimi gördüm. Sağlığım yerindeyken ve özgürce değerlendirebileceğim zamanım da varken bol bol seyahat etmek istiyorum. Seyahat etmek kalbi zenginleştiriyor, zihni berraklaştırıyor, cildi güzelleştiriyor, gözleri parıldatıyor :)Bunlar bende bıraktığı etkiler :)Daha ne olsun!
- Tam zamanlı seyahat etmeye nasıl karar verdin?
Ocak 2015’te ilk kez tek başıma ve uzak diyarlara gittim, Tayland’a. Bir gün önce odamda kahve içip en sevdiğim arkadaşım skyscannerı ziyaret ediyordum, o gün ise yeni tanıştığım arkadaşlarımla Bangkok’da kızarmış akrep yiyorduk :) İki haftalık tatilimin sonuna doğru, gün batımını izlerken buralara tekrar gelmeye karar verdim. Ertelemeyecektim bu hayali ve kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Türkiye’ye döndüm, beş aylık bir süreçten sonra işimden ayrılıp, Temmuz 2015′ te yola çıktım. Bana uzun süreli seyahat kararını aldıran o iki haftalık tatilde yaşamış olduğum deneyimlerdi. Daha fazlasını istedim. Oldu.
- Tam zamanlı seyahat etmenin avantajları ve dezavantajlarını nasıl değerlendirirsin?
Avantajları saymakla bitmez. Tek başıma aylardır yollardayım. Yepyeni kültürler ve muhteşem insanlar tanıdım. Uçağa binip saatler geçirdikten sonra bir bakıyorsun iklim değişmiş, dil değişmiş, kültür değişmiş. Dünyanın hem ne kadar küçük hem de ne kadar büyük olduğunu görüyorsun. Bir sürü yer geziyorsun, sonra haritadan da bir bakayım dediğinde, o kocaman gezip gördüklerin minicik noktalara dönüşüyor. Daha çok gezmek istiyorsun.
Elbette dezavantajları da var. Nerede kalacağını, ne yiyeceğini, bütçeni, her şeyi düşünmek durumundasın. Bu, zaman zaman çok yorucu olabiliyor. Problemler de çıkıyor tabii ki karşıma. Konuya nasıl baktığına göre değişir problem algısı. Ben problem çözme becerilerim gelişiyor diye bakıyorum. Problemi çözme sürecimiz, zihinsel ve bedensel olarak da güçlendiğimiz noktalar bence. Bir de her şeyi dert etmemek gerek, ananem öyle söylüyor. 97 yaşında. Bir bildiği vardır diyorum :)
- En çok neyi özlüyorsun?
En çok özlediklerim; ailem, arkadaşlarım, simit, peynir, çay ve annemin mercimek çorbası :) Şimdi annem ağlayacak bunu okuyunca, benim de gözlerim doldu :( Anneciğim seni çok seviyorum.
- Günlerin nasıl geçiyor?
Bir günüm bir günüme uymuyor ki. Güne başlarken ve uyumadan önce mutlaka meditasyon yapıyorum. Meditasyon yapmak, sahip olduklarımın farkında olmam ve isteklerime karar vermem, kendime de yön verebilmem için ihtiyacım olan tek şey. Sihirli zaman dilimi.
Sabah kahvemi içerken bir yandan haritamı inceleyerek güne başlıyorum. Motora atlayıp plansız sokak sokak gezmeyi çok seviyorum, yolda karşıma çıkanlar da planımı oluşturuyor. Tapınakları dolaşıyorum, yerel mekanlarda yemek yiyorum, dillerini öğrenmeye çalışıyorum, yerlisiyle sohbet ediyorum, gün doğumlarını, gün batımlarını ve yıldızları izliyorum :) Diğer gezginlerle tanışıyorum, onların deneyimlerini dinleyip kendi deneyimlerimi paylaşıyorum. Mutlaka yeni bir şey deneyimliyorum her gün. Bebekler gibi hissediyorum, gözler, kulaklar hep açık, her şey ve herkes yepyeni. Bazen de sadece kitap okuyorum. Arada odamdan hiç çıkmadığım da oluyor.
- Şimdi dünyanın neresindesin?
Şimdi Bali’deyim. Uluwatu tapınağını gezdim ve ardından gün batımında, açık amfide yerel kecak dansını izledim. İnternetten araştırıp izlemenizi tavsiye ederim. Muhteşemdi. Yarın ise bir günlük sörf dersi almak istiyorum ama bakalım bütçe ayırabilecek miyim emin olamadım. Bali, sörfçülerin popüler rotasıymış. Gerçekten de sörf tahtasını alan sahile koşuyor :)
- Bir sonraki rota neresi?
İnan bilmiyorum. Yakın zamanda Türkiye’ye dönüş planlıyorum. Tayland, Kamboçya, Singapur, Filipinler, Malezya ve Endonezya’ yı şartlarım elverdikçe dolaştım. Rüya gibiydi ve gerçek oldu. Dönmeden önce Sri Lanka ve Hindistan’ı da görmek istiyorum. Çok stratejik bütçe planlaması yapıp denk getirebilmeyi umut ediyorum. Zaten geçen dokuz aydan sonra strateji uzmanı olarak da çalışabilirim:) Olmazsa da canım sağolsun, bir sonraki sefere derim:)
- Bu yolculuğun sana kattıkları ve yola çıkmaya henüz cesaret edemeyenlere tavsiyelerin neler?
Seyahatim süresince karşıma çıkan tüm güzel insanlara ve güzel fırsatlara, şansıma şükürler olsun. Bı süreçte beni destekleyen aileme ve arkadaşlarıma da çok çok teşekkür ederim. Hayal kurmakla ve onu gerçekleştirecek kadar cesur olmakla başlıyor her şey. Araba sürmek gibi. Yolda ilerliyorsun ve karşına tabelalar , işaretler çıkıyor. Sen yolunu seçiyorsun ve ona göre devam ediyorsun. Seçtiğin her yol yeni deneyimler içerir ama sen, hangi yolda keyifle araba süreceğine karar verecek olansın. Hayat, o yolun kendisi. Geçenlerde bir kitapta okudum “aşktan daha azına razı olma” diyordu. Benim kendime çizdiğim yolu anlatıyor. Mutluluktan daha azına razı olmuyorum. Siz de razı olmayın…
En çok merak edilen konulardan biri de, geçimimi nasıl sağladığım:) Seyahate başlamadan önce biraz para biriktirmeye çalıştım ama normal şartlar altında o para beni üç dört ay idare ederdi. Şansım hep çok yaver gitti, en şanslı gezginlerden biriyim sanırım. Karşıma hep ihtiyacım olan fırsatlar ve insanlar çıktı. Zaman zaman Gönüllülük projelerinde yer aldım ve birkaç kez de couchsurfing yaptım. Yola çıkacaklar mutlaka workaway.com ve couchsurfing.com sitelerine göz atsın! Konaklamaya ayrılan bütçeyi dengeleyip sosyal harcamalara yer açabilirler.
Sık sık günlük tutsunlar, hayallerini ne yapmak istediklerini somutlaştırsınlar. Ben de sık sık yazıyorum, sonradan okuması da pek keyifli oluyor. Sonra da bavulları umutla doldurup yola çıksınlar.
Limitler bavullar için olsun hayaller için değil:)
Ayşe’nin Asya maceralarını blogundan takip edebilirsiniz.
İyi ki varsın Ayşem, seni çok özlüyor, seviyor ve mutlulukla kucaklıyorum.
İyi ki o gün ayakların seni odama getirdi. İyi ki o kitabı aldın ve gittin. İyi ki iyi ki…
Dünya benim evim’i facebooktan, instagramdan ve twitterdan takip edebilirsiniz.
Uzun zamandır sanırım yazmıyorum Öznur bloguna. Hoş bir tesadüf oldu Ayşe’yi burada görmek. Birkaç zamandır facebook’ta dikkatimi çekiyordu gerçi. Ben de Instagram’da keşfetmiştim uzakdoğu macerasını ve kendisini. Ufku ve gönlü geniş birisi olduğu çok kolay anlaşılıyordu paylaşımlarından. Şimdi daha iyi tanımış oldum kendisini. Elinize sağlık. Çok keyifli olmuş.
Çoook güzelmiş hem birlikteliğinizin hem Ayşe’nin hikayesi:),
çok tatlısınız ikiniz de iyi ki varsınız