Cape Town Kaapse Klopse Festivali

Cape Town seyahatimiz yaklaştıkça biz de daha çok araştırma yapıyor, iki haftalık seyahatimizi dolu dolu geçirmek istiyorduk. Cape Town Magazine bu anlamda bizim sık sık baktığımız bir kaynak oldu. Fakat Cemal bir gün eve geldi ve Ocak ayının ilk günü Kaapse Klopse diye bir festival varmış, yeni yılı kutladıkları zamanmış deyince daha fazla detaylı bilgi edinmek üzere araştırmaya başladık. Ben fotoğrafları görünce bu atmosferin içinde olmalıyız diye içimden geçirdim. Bu yılki festival 2 Ocak tarihinde yapılıyordu yani bizim Cape Town’dan ayrılıp Joburg’a gitmeyi planladığımız gün.

Önümüzde iki seçenek vardı. Ya festivalin internetteki fotoğrafları ile yetinmek ya da dönüş biletimizi değiştirip, seyahatimizi 1 gün daha Cape Town’da kalacak şekilde uzatmak ve festivalin renkli fotoğraflarının içinde olmak.

Tabiki THY çağrı merkezini arayıp biletimizin tarihini değiştirdik :)

Nedir bu Kaapse Klopse?

Güney Afrika’da yeni yıl, yılın en büyük festivali olarak 19. Yüzyıl boyunca sadece Hollandalılar tarafından kutlanırmış. Asya kıtasından getirilen ve köle olarak çalıştırılan insanlar yeni yılı 31 Aralık gecesi kutlayamaz, 1 Ocak tarihinde de tatil yapamazlarmış.

Bu insanlara yeni yılı kutlamaları için sadece 2 Ocak günü izin verirlermiş. Onlar da bu günü en renkli ve en keyifli şekilde kutlarlarmış.

19. yüzyılda başlayan bu gelenek yüzyıllar boyu devam edip, günümüze kadar gelmiş. Cape-Malay diye bilinen bu insanların akrabaları zamanında Malezya’dan, Pakistan’dan, Hindistan’dan köle olarak Güney Afrika’ya getirilmişler. Kendilerine Cape-Malaylı da dense dilini konuştukları topraklarda hiç akrabaları yok. Onlara nerelisin diye sorduğumda Cape Townlu’yım cevabını almak da son derece normal geliyor. Çünkü burada doğmuş burada büyümüşler.

Cape Town’da Kaapse Klopse Festivali

1 Ocak sabahı erkenden güne başlayıp kahvaltımızı yaptıktan sonra kendimizi District Six diye adlandırılan yere gittik. Bu bölge 1970lerde Apartheid Rejimi tarafından 60,000 kişiden fazla insanın zorla şehrin daha uzak bölgelerine sürüldüğü yer. Yani siyahların ve melezlerin evlerinden zorla çıkarıldığı yer. Bu bölgeye doğru yürürken yol kenarlarında kurulan çadırlar dikkatimizi çekti. Öncelikle acaba biri bir şeyimi protesto ediyor diye düşündük ama çadırlar yol boyunca devam ediyordu.

Merak edip bir çadıra merhaba dedik ve sohbet etmeye başladık. Bu çadırların sebebi nedir diye sorunca yarın festival var onu izlemek için dedi. Kaapse Klopse mi? diye sorunca tüm aile üyelerinin yüzü güldü ve evet, Kaapse Klopse dediler. Bir anda heyecanlandım ve ardı ardına sorular sormaya başladım. Onlar da beyaz birinin Kaapse Klopse festivali için eve dönüş biletinin tarihini değiştirmesinden ötürü son derece mutlu bir şekilde cevapladılar sorularımı.

Meğer insanlar 31 Aralık gecesinden itibaren gelip festival kortejinin geçtiği yerlere çadır kurup 2 Ocak akşamına kadar burada uyuyorlarmış. Festivali en güzel yerden izlemek için yıllardır böyle yaparlarmış. Sohbet ettiğimiz ailenin kökeni Malezya’dan geliyor. Büyük büyük dedeleri köle olarak Cape Town’a getiriliyor ve hikâye orada başlıyor. Cape-Malay’liler Müslüman olduğu için bizim de Türkiye’den geliyor olmamız onları bize daha da yakınlaştırdı.

Ailenin büyük oğlu da yarınki festivalde trompet çalacakmış. Hemen açtı kutusunu ve bize küçük bir konser verdi :)

Son derece keyifli ve bilgilendirici bu sohbet sonrasında çadırdan ayrılırken aile bizi ertesi günkü festivali izlemek üzere çadırlarına davet etti!

Daha ne kadar şanslı olabilirdik? Bu insanlar 31 Aralık gecesinden beri buradalar ve bizi festivali en önden izleyebilmemiz için çadırlarına davet ediyorlar. Minnettar olmamak mümkün değil, büyük bir sevinçle davetlerini kabul ettik ve çadırdan ayrıldık.

Bu tip durumlarda ben olayın etkisinden çıkamıyorum. O kadar mutlu oluyorum ki tüm gün boyunca durup durup bunu Cemal’e hatırlatıyorum :)

2 Ocak sabahı…

Sabah erkenden uyandık. Ay o kadar heyecanlıyım ki elbiselerimi giyinirken sanırsınız bayramlıklarımı giyiniyorum o derece. Bir önceki gün festivalde takmak üzere başıma geleneksel Afrika kumaşı almıştım, onu da taktım ve festival için hazırdım!

Öncelikle bir markete gidip çocuklara çikolata şeker, aileye soğuk içecek aldık ve birazcık aradıktan sonra çadırı bulduk. Aile bizi güler yüzle karşıladı ve iki tabure verdi. Biraz oturup sohbet ettik. Yanımda götürdüğüm nazar boncuklarından dağıttım herkese. O kadar mutlu oldular ki. Yan çadırlarda bulunan insanlarla da tanışıp sohbet ettik. Öğlene doğru kortej District Six bölgesinden aşağı doğru akmaya başladı.

Bu arada o gün o kadar kalabalıktı ki eğer bu aile ile tanışmamış olsaydık festivali tüm detayları ile izlemem mümkün olmayacaktı. Sonra anneanne ve dede elinde evde yapılmış yemeklerle geldi. Bizi de davet ettiler yemeğe. Bir tabağa buharda pişirdikleri pilav, diğer tabağa ise körili ıstakoz yemeğini koyduk. Kaşık-çatal yok. Elle yemek yiyorlar. Pilavı elle nasıl yiyeceğimi bilemediğimden önce onları izledim sonra aynısını yapmaya çalıştım. Birkaç denemeden sonra elle pilav ve ıstakoz yemeğini yiyebiliyor hale geldim. Tek sorun yemekleri çok baharatlı olduğu için parmaklarım yanıyordu :)

Yemek faslı bittikten sonra yan komşunun bebeği ile oynadık. Siyah bebekler nasıl bu kadar dünya tatlısı olabiliyorlar? :)

Binlerce dans eden insan, rengârenk kostümler ve doyasıya müzik…

Tam olarak hayalini kurduğum anın içindeydim. Binlerce dans eden insan, rengârenk kostümler ve etrafı dolduran müzik… Yüzümde inanılmaz bir gülümseme, kalbim pır pır heyecanlı. Müziğe ritm tutmaya çalışıyorum. Dans ederek ve çeşitli müzik enstrümanları çalarak aşağı doğru inen kalabalık bize doğru yaklaştıkça heyecandan çıldırıyordum :) Daha önce hiç mi festival görmedim, gördüm ama onca fotoğrafını görüp kendimi o karelerin içinde hayal ettikten sonra tam olarak o hayali yaşayınca sevinçten deliriyorum böyle :)

Kortejde birbirinden farklı bir dolu insan var. Kimisi ailecek katılmış, kimisi engelli, kimisi 100 yaşında dede ve kimisi kucakta küçücük bir bebek. Muazzam bir atmosfer var. Yol kenarında festivali izleyen insanlar alkışlarla ve dans ederek karşılık veriyor korteje…

Kimisi susamış; su istiyor, kimisi acıkmış; yemek istiyor. İnanılmaz bir paylaşım, harika bir yardımlaşma, rengârenk bir atmosferin içindeyim.

Yaklaşık 2-3 saat geçirdik ailenin çadırında. Doyasıya fotoğraf çektik. Onların bu özel gününe en yakından tanıklık ettik.

Daha sonra aile ile sarılıp vedalaştık. İstanbul’a gelirlerse diye telefonlarımızı paylaştık ve çadırdan ayrılıp Bo Kaap bölgesine doğru yürüdük. Zaten rengârenk olan bu bölge festival ruhu ile daha önce hiç görmediğim bir şölene dönüşmüştü. İnsanlar o kadar tatlı ki! Ben onların müziklerine dans ederek eşlik ederken onlar beni alkışladı, durdu. Etrafım birden rengârenk kostümler giyinmiş çocuk dansçılarla sarıldı. Kiminle fotoğraf çektirmek istesem geldi sarıldı tabiki dedi.

Her dans grubunun bir teması vardı ve her grubun bir lideri. Bir dans grubunun lideri ağzım açık izlediğim küçücük bir çocuktu :)

2 Ocak Cape-Malay’lılar için bayram günüydü. Bu geleneği yüzyıllardır devam ettirdikleri için onlarla gurur duydum.

Hayatımın en renkli, en keyifli günlerinden biriydi.

Böylelikle hayatımda ilk defa iki kere yeni yıla girdim…

Eğer yolunuz bir gün Cape Town’a düşerse ve bu tarih yeni yıla denk gelirse 2 Ocak gününü unutmayın. Sizi harika bir deneyim bekliyor…

Dünya benim evim’den sevgiler

cape-malay-festivalicape-town-festivalidunyanin-en-renkli-festivalifestival-zamanigeleneksel-kaapse-klopsekaapse-klopse-festivalikaapse-klopse-nedirkaapse-klopse-tarihi
Comments (4)
Add Comment
  • Alper ALICIKUŞ

    Öznur harika bir yazı. Okumak çok keyifli. Eline sağlık.

    • Dünya BenimEvim

      Çok teşekkür ederim Alper :)

  • İbrahim Güleç

    Ne kadar güzel bir yazı! Fotoğraflar da bir o kadar güzel. Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Bir dahaki sömestr tatilinde destinasyonumuz Cape Town olacak.

    • Dünya BenimEvim

      Çok çok mutlu oldum. Sevgiler.