Ljubljana’ya bilet aldıktan sonra çok yakından takip ettiğim Interrail Türkiye sayfasına “arkadaşlar, var mı Ljubljana’ya gidip şurayı görmeden gelme, bunu yemeden dönme diyen” şeklinde bir post yazdım. Bunun üzerine gelen yorumlar beni baya güldürdü. Yorumlardan birkaçı şunu söylüyordu; “nasıl okunduğunu bilirsem belki bir önerim olabilir” :) O yüzden yazıma Ljubljana’nın okunuşu ile başlamak istiyorum. Ljubljana diye yazılır Lubliyana diye okunur.
Kısaca Lubliyana
Slovenya’nın başkenti Lubliyana 2004 yılından beri Avrupa Birliği üyesi. Para birimi euro olan bu şehir gür ormanları ve doğaya saygısı ile ünlü. Venedik’in oluşumunda kullanılan ağaçlar Slovenya’dan getirtilmiştir. Venedik ile ilgili yazdığım yazıda detaylarını okuyabilirsiniz.
Orta büyüklükte bir Avrupa şehri olarak sınıflandırılan Lubliyana, hem sakin hem de modern şehrin tüm olanaklarını sunan bir şehir. Şehrin kelime anlamı ile ilgili çok fazla efsane var fakat en çok öne çıkan anlamı “sevilen” demek. Konumu itibariyle kendinizi kışın Orta Avrupa’daymış gibi hissederken, yazın ise Adriyatik’teymişsiniz gibi hissedebilirsiniz.
Lubliyana’da nerede konaklama yapılır?
Bled’ten çıkıp Lubliyana’ya varmamız sadece 45 dakika sürdü. Yolculuğumuz boyunca yeşilin tüm tonlarını gördük diyebilirim. Yukarıda da bahsettiğim gibi bu şehir yemyeşil.
Lubliyana’da konaklama bakarken otel fiyatları beni şaşırtmıştı. Zira yaşamın çok pahalı olmadığı bu şehirde konaklama ücretleri sandığımdan daha pahalıydı. Bizim için özel bir gün olması sebebiyle içimize sinen bir yer olsun istedik ve Lubliyana Nehri kıyısındaki Galeria River’da nehir manzaralı bir oda için rezervasyon yaptırdık. Check in işlemlerini yapmak için otele gittiğimizde başıma gelmesini hiç istemeyeceğim bir durumla karşılaştık. Rezerve ettiğimiz oda ile bize verilen oda birbirinden tamamen farklıydı. Nehir manzaralı oda yerine, kapkaranlık içinde bir yatak bir komodin olan odayı görünce bana bir sinir bastı. Bu odayı rezerve etmediğimizi ve bu oteli sadece nehir manzaralı odası için seçtiğimizi ve bu odada asla kalmayacağımızı söyledim. Klasik otelci yalanı olarak “biz size konuyu aslında yazmıştık, sadece 1 hafta çalışıp giden kişi rezervasyonlarda bir hata yapmış ve oda kalmadığı halde sizin rezervasyonunuzu onaylamış” deyince benim sinir kat sayısı artmaya başladı. Aklınızda bulunsun eğer rezerve ettiğiniz oda ile size verilen oda birbirinden alakasız ise otelciler genellikle bu yalana başvurur. Birkaç kez daha bu durumla karşılaşmıştım oradan biliyorum. O andan sonrası biraz bağrış çağrış geçti. Görevli otel sahibini arayarak durumu anlattı ve sonrasında aynı binada farklı bir odada konakladık. Oda temiz ve güzeldi fakat yine de benim seçtiğim oda kadar güzel değildi. Gecelik konaklama 75€.
Lubliyana Görülecek Yerler Listesi
Lubliyana öyle çok büyük bir şehir değil fakat bir çırpıda gezip bitirebileceğiniz bir yerde değil. Biz nehir kıyısından yürüyerek şehri gezmeye başladık. İçinden nehir geçen diğer şehirler gibi Lubliyana da köprülerle dolu bir şehir. İşte üzerinde yürümeden, birkaç fotoğraf çekmeden, salınıp Lubliyana Nehrine bakmadan dönmemeniz gereken köprüler.
- Kunduracılar Köprüsü / Cobblers’ Bridge: Tarihi 13. yüzyıla dayanan ve muhtemelen Lubliyana’nın en eski köprüsü olan Cobblers Bridge yani Kunduracılar Köprüsü adını o dönemde ayakkabıcıların ürünlerini bu köprü üzerinde sergilemesinden alıyor. Köprü ahşap olarak inşaa edilmiş olup yangın ve deprem sebebiyle yıkılmış ve dökme demir malzemesi kullanılarak yeniden yapılmıştır.
- Üçlü Köprü / Triple Bridge: Triple Bridge adından da anlaşılacağı gibi üçlü bir köprü. Lubliyana’da üzerinden en çok geçilen ve en alışılmışın dışındaki bu köprünün adının Üçlü Köprü olması eski şehri (old town), şehir meydanını (main square) ve açık hava pazar yerini (market place) birbirine bağlamasından alıyor. 1931 yılına kadar hayatına diğer köprüler gibi devam ederken ünlü mimar Joze Plecnik’in bir yaya yolu daha eklemesiyle günümüzdeki halini alıyor. Triple Bridge her daim kalabalık ve her daim canlı. Şehrin kalbinin attığı yerlerden biri bile diyebiliriz.
- Butchers’ Bridge: 1930’lu yılların sonlarına doğru açık hava pazar yerinin bir parçası olarak yapılması planlanan Butchers’ Köprüsü İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile yapılamamış. 50 yıldan fazla bir süre boş bir şekilde bekletilen bu alanda 2009 yılında belediye başkanının verdiği onay ile köprü inşaatı başlar ve 1930’lı yılların sonunda yapılması planlanan köprü 2010 yılında açılır. Her ne kadar ismi Kasap Köprü de olsa bu köprünün telleri birbirine kenetlenmiş rengârenk aşk kilitleriyle dolu.
- Ejderha Köprü / Dragon Bridge: Şehrin ve Slovenya bayrağının sembolü olan ejderha bu seferde köprü olarak çıkıyor karşımıza. 20. yüzyılın başlarında yapılan Ejderha Köprü, üzerinden trafiğin aktığı tek köprü. Yerel bir efsaneye göre bakire kızlar köprünün üzerinden geçerken köprüde bulunan 4 ejderha kuyruklarını sallarmış. Slovenyalılar köprüdeki bu dört ejderhaya “kaynana” takma ismini takmış sebebi ise ejderhanın bu kızgın davranışıymış…
Köprülerin üzeri akşam saatlerinde sokak sanatçıları ile doluyor. Kimisi geleneksel müziğini çalarken kimisi de sihirbazlık gibi yeteneklerini sergiliyor.
Lubliyana Meydanları
- Preseren Meydanı: İşte Lubliyana’nın kalbinin attığı yer! İnsanların buluşma noktası, konserlerin, festivallerin ya da politik protestoların yapıldığı yer. Oldukça renkli ve akşamları cıvıl cıvıl olan bu meydanda bir kilise bir de Sloven şair France Preseren’in heykeli yer alıyor. Zaten meydan ismini bu heykelden alıyor. Köprülerden yükselen müzik sesinin dolup taştığı bu meydanda oturup meydanı dolduran insanları izleyebilirsiniz.
- Kongresni Meydanı: Kongre meydanı Lubliyana’nın en büyük meydanlarından bir diğeri. Biz bu meydana ertesi gün sabah erkenden gitmiştik ve meydan çocuklarla dolup taşıyordu. O gün bir tür spor organizasyonu vardı ve çocuklar müzik eşliğinde ve öğretmenlerinin öncülüğünde spor aktiviteleri yapıyorlardı.
- Trubarjeva Caddesi: Duvarları grafitlilerle dolu, sokakların üzerinden eski ayakkabıların sarkıtıldığı, her bir köşesinden kitapçıların, barların ve cafelerin çıkıverdiği vakit geçirmesi inanılmaz keyifli bir sokak burası. Daha çok gençlerin takıldığı bu sokağa uğramadan dönme.
p.s: Bu sokak Cobbers’ Bridge yakınlarında. Havada sallanan ayakkabılar bu köprünün anısına konulmuş.
Tepeden Baktım Sana Lubliyana!
- Lubliyana Kalesi: Ben şehirlere tepeden bakmayı çok seviyorum. Çünkü seyahatlerde kısıtlı zaman olunca turistik haritanın dışına çok çıkamıyorsun ama en azından tepeden şehri panoramik görmek biraz olsun fikir veriyor. Lubliyana Kalesi’ne ikinci günün sabahı çıkmıştık. O gün aynı zamanda Zagreb’e geçeceğimizden vakti verimli kullanmak adına fünikülerle çıktık fakat dilerseniz yürüyerek de çıkabilirsiniz. Tek gidiş: 2,20€, gidiş-dönüş: 4€.
Lubliyana Kalesi’nin yapımı 11.yüzyıla dayanıyor. Diğer kaleler gibi savunma amaçlı inşaa edilmiş. Kaleden şehir manzarası enfes!
Alternatif Lubliyana
- Metelkova Özerk Bölgesi: Hayatımda gördüğüm en orijinal yerlerden biri Metelkova! Burası aslında Yugaslavya ordusunun Slovenya merkez kışlası olarak kullanılırken 10 Eylül 1993 gecesi Sloven gençler tarafından yaşam alanı haline getirilen bir bölge. Biz Metelkova’ya sabah saatlerinde gittiğimizde her yer alkol kokuyordu ve ortalıkta banklarda uyuyan birkaç kişiden başka kimse yoktu. 12.500 metrekarelik bir alana yayılan bu bölgede duvarlar ve binalar harika graffitilerle dolu. Çok sayıda sanat galerileri, sanatçı stüdyoları, tasarımcılar için bölgeler, bar olan Metelkova’da asıl yaşam gece başlıyor! Bölgedeki tek ruhsatlı bina hapishaneden dönüştürülen bir hostel. Metelkova’ya ilk girdiğinizde biraz ürkebilirsiniz fakat gerçekten konsept ve içerik olarak mükemmel bir yer. Lubliyana’nın tamamından oldukça farklı Metelkova’yı mutlaka görün. Burası bana Kopenhag’taki Christiana’yı hatırlattı.
Lubliyana Pazarı
Domates Biber Patlıcaaaan!
Ben pazarlara gitmeye bayılıyorum. Gideceğim yer hakkında bilgi toplarken mutlaka hangi gün nerede pazar var ona da bakıyorum. Şansıma Lubliyana’daki Pogacarjev Meydanında hergün pazar kuruluyormuş. Kaleden inince pazara gittik. Tezgahlara yaklaşıp hem satıcıları hem de pazar alışverişini yapan Lubliyanalıları izledik. Ben pazarda dolaşıp fiyatlara ve ürünlere bakmaktan inanılmaz keyif alıyorum. Bu pazara gelmişken çiçekçilerin olduğu bölgeye mutlaka gidin. Yaşlı teyze ve amcalar o kadar güzel çiçek tasarımları yapıyor ki hayatımda ilk defa bu kadar güzel çiçekler gördüm… Pazardan çilek, böğürtlen ve yaban mersini meyvesi alıp bisiklet kiralamaya oradan da Tivoli Bahçesine doğru yol aldık.
p.s: Cemal’in buradaki bir çiçekçi amcadan aldığı kuru çiçek şuan vazoda tam karşımda. Mutlu olmak için 1€’luk bir çiçek buketi yetiyor :)
Lubliyana’da Bisiklet Kiralama
Bir Amsterdam bir Kopenhag olmasa da Lubliyana’da da çok sayıda bisikletli var. Krekov meydanında bulunan turizm ofisinden bisiklet kiraladık. Fiyat uygulaması ise 2 saate kadar 2€, eğer günlük kiralamak isterseniz 8€. Meyvelerimizi aldık, bisikletler de tamam o zaman istikamet Tivoli Bahçesiiiiii…
Tivoli Bahçesi
İyi ki Tivoli Bahçesine bisikletle gitmişiz zira yürünecek kadar yakın değil. Size tavsiyem mutlaka bisiklet kiralayıp parka gitmeniz. Parka doğru giderken haritaya bakmak için durduğumuzda yanımızdan geçen bir kadın bize yardımcı olmak istedi. Şunu söyleyebilirim ki burası siz yardım talebinde bulunmadan yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüp size yaklaşan ve yardımcı olan güzel insanlarla dolu bir şehir. Şimdi gelelim Tivoli Bahçesine. Burası Lubliyana’nın en büyük parkı. Parkın içinde Modern Tarih Müzesi ve Uluslararası Grafik Sanat Galerisi var. Bunun dışında çocuklar için çok sayıda oyun parkı ve insanların yürüyüş yapacağı ve bisiklet süreceği parkurlar var. Lubliyanalılar köpeklerini gezdirip spor yaparken biz meyvelerimizi yemek üzere attık kendimizi çimenlerin üzerine!
Lubliyana Yeme-İçme Rehberi
Kahvaltı
Le Petit Cafe
Adres: Trg francoske revolucije 4 1000 Ljubljana
Güzel uyuyunca güzel başlıyor gün. Bak bunu bir deneyin. Bir de kahvaltı ile çoğalıyor güzellik. Güzel uyunan bir gecenin sabahına Le Petit Cafe’de kahvaltı ederek başlıyoruz. Burası tam bir Parizyen havasında! O gün hava biraz kapalı ve griydi. Le Petit sanki daha bir güzeldi bu atmosferde. İçeri girdiğimizde burnumuza gelen kahve kokuları ve bir sandalyenin dibinde oturan köpeğin bakışları ile cam kenarındaki masaya oturup kahvaltımızı söyledik. İçerisi bohem tarzda ama bir o kadar keyifli. 1 cappuccino, 1 sütlü kahve, 2 kruvasan ve 1 Le Petit kahvaltı(omlet, mini kruvasan, marmelat) için 12,40€ ödedik. Hem kahvaltı hem de öğlen yemeği için tercih edebilirsiniz. Sabah 07:30’da açılıyor.
Öğle Yemeği
Lubliyana Açık Hava Yemek Pazarı / Food Market
Adres: Pogačarjev trg, 1502 Ljubljana
Buraya uğramadan kesinlikle dönmeyin! İnanılmaz eğlenceli bir yer. Hatta şöyle söyleyebilirim sırf bu açık hava yemek pazarında öğle yemeği yiyebilmek için Lubliyana’da öğlene kadar vakit geçirdik. Ejderha Köprü’den Üçlü Köprü’ye kadar uzanan bir alana kurulu bu yemek pazarında yok yok! Dünya mutfağından lezzetler sunan bu salaş yemek pazarında çok ucuza karnınızı doyurabilirsiniz. Öncelikle tüm pazarı dolaştık. Hava kapalı olmasına rağmen inanılmaz kalabalıktı ve insanlar meydanda boş bulduğu yere oturup yemeğini yiyordu. İnanılmaz keyifli bir yer. Anbiyansı, havaya yükselen yemek kokuları, minicik bir masada kalkan şampanya kadehleri gerçekten çok güzel. Ben Pad Thai noodle yedim, Cemal ise ahtapot. Her ikisi de son derece lezzetliydi ve ikisine 8€ ödedik.
Çay, Kahve, Tatlı
Zvezdica Cafe
Adres: Wolfova ulica 14, 1000 Ljubljana
Çok yoruldum bir kahve içsem kendime gelirim dediğim bir anda Kongresni Meydanı’nın yakınlarındaki bu cafenin tatlı reyonu beni kendimden geçirdi. Slovenya’nın meşhur tatlısı Kremna Rezina’yı tatmak isterseniz burası doğru adres. 2 cappuccino, 2 tatlı için 12,40€ ödedik. Gerçekten çok lezzetliydi.
Akşam Yemeği
Julija Restaurant
Adres: Stari trg 9, 1000 Ljubljana 11:30-24:00 arası açık.
Hem anbiyans, hem yemekler, hem müzik, hem tasarım, hem servis her şey tek kelime ile enfesti! Hem doğum günü hem de evlilik yıldönümü yemeğini Julija’da yedik. Burayı Cemal buldu ve inanılmaz keyifli bir akşam geçirdik. Eğer burada yemek yemek isterseniz mutlaka rezervasyon yaptırın. Hatta şöyle ki dışarıya bakan cam kenarındaki masayı isteyin :) 2 kişilik şaraplı, tatlılı tıka basa bir akşam yemeğine 64€ ödedik. Trip Advisor’da 589 seyahat sever tarafından “mükemmel” olarak seçilen bu restorana mutlaka şans verin…
p.s: Yeme-içme rakamlarını yazmamın sebebi bazı okuyucularımdan aldığım yorumlardan ötürüdür. İnsanlar nerede yenilir bilgisi ile birlikte ödenen rakamları da merak ediyor.
Adı çok fazla bilinmeyen, bilinse de ah bu nasıl okunur dedirten cinsten bir isme sahip olan güzel Lubliyana yeşili seven ve yeşile saygı duyan, içinden geçen nehirleri ve üzerine kurulan köprülerle romantik, 50 binden fazla olan öğrenci nüfusu ile canlı, dinamik bir şehir. Gidin görün seveceğinizden eminim…
Dünya benim evimden sevgiler
Dünya benim evim’i facebooktan, instagramdan ve twitterdan takip edebilirsiniz.
Avrupanın en güzel yerlerinden birisi..