İtalya öyle bir coğrafya ki defalarca da gitseniz yine gitmek isteyeceğiniz bir ülke. Sanırım bunun birçok sebebi var. Tarihi, sanatı, sıcacık insanları, estetik anlayışı, mimarisi, her biri kartpostal güzelliğinde olan şehirleri ve tabi ki dünyaca ünlü mutfağı ile “İtalya’ya gidip geri dönmek istemeyenler kulübü “ kurabiliriz :)
Floransa yazısını yaz yaz bitiremeyince yeme içme notlarını “Floransa yeme içme rehberi” adında ayrı bir yazıda toplamak istedim.
Doymak değil keyif için yemek yiyen İtalyanlar…
İtalyanlar doymak için değil zevk için yemek yiyorlar bundan olsa gerek İtalyanların sanatı kadar ünlü bir de mutfakları var. İtalya deyince aklınıza sadece pizza ve makarna geliyorsa yanılıyorsunuz. Mesela ilk İtalya seyahatinizde aşırı yemek yemekten hastanelik olabilirsiniz :) Benim ilk seyahatim değildi ama yemek yemekten hastanelik olmaktan kıl payı kurtuldum. Zira en son Maria beni kesmesin diye bolonez soslu makarnayı zorla mideye yuvarlıyordum.
İtalya seyahatimiz boyunca yollarda bize zeytin ağaçları, üzüm bağları ve buğday tarlaları eşlik etti. Bereketli topraklardan sofralara lezzet akıyor adeta.
İtalya’da yemekler zeytinyağı ile yapılıyor ve kaliteli zeytinyağı üretimi sayesinde yemekler çok lezzetli. Pizza hamurunun, makarnanın ve ekmeklerinin lezzeti ise yine kaliteli buğday üretimine dayanıyor.
Domates çorbası, minestrone diye bilinen sebze çorbası da İtalyan mutfağının enfes tatlarından. Bir Akdeniz ülkesi olan İtalya aynı zamanda deniz ürünleri ile de ünlü. Floransa’nın en ünlü İtalyan lezzeti ise Fiorentina Steak diye adlandırdıkları bir et türü.
Tiramisu, panna cotta ve dondurma gibi yemek sonrası ağız tatlandıran tatlılarda yine İtalyan lezzetlerinden.
Mozarrella, parmesan, mascarpone, ricotta, gorgonzola gibi lezzeti dünya çapına ulaşmış peynir çeşitleri de yine İtalyanların insanlığa armağanı :)
[metaslider id=1386]
Hani bizim için mutluluğun kahvaltı ile bir ilgisi var ya, işte o İtalya’da geçerli değil…
İtalya’da kahvaltı kültürü cappuccino ve kruvasandan ibaret. Bu kadar zengin bir mutfak kültürüne sahip olan bu millet nasıl olurda kahvaltıyı böyle hafif atlar bilemiyorum. Daha ilginç olanı ise Toskana bölgesinde kahvaltının kırmızı şaraba bandıkları bisküvi ile yapılması :)
Caffe Rosana – Via San Gallo, 29/r 50129
Floransa’da kahvaltıyı nerede yaparım diye hiç düşünmeyin. Kaç gün kalırsanız kalın kahvaltınızı Caffe Rosano’da yapın. Burayı çok tatlı İtalyan bir çocuk işletiyor. Çok fazla kruvasan çeşidi var ve kahveleri enfes! Burada mutlaka cappuccino için!
Bir ara öğün olarak; Aperitivo
İtalya’da akşam iş çıkış saatlerinde barlarda bir hareketlenme başlar. İşten çıkan İtalyanlar midelerini akşam yemeğine hazırlamak üzere şehrin sokaklarına yayılan barlarına giderler. Bankoların üzeri minik kanepeler, çeşitli salatalar, zeytinler, peynirlerle donatılır ve bir içki siparişi ile sohbet başlar… İtalyanlar sosyal eventlere çok düşkün insanlar malum yemeyi sevdikleri kadar konuşmayı da çok seviyorlar.
Harika atıştırmalıklara başlamadan önce “midenizi açacak türden bir içki” siparişi vermek gerekiyor. Aperitivo yanında içilmesi gereken içki türleri var. Mesela bir mojito sipariş vermeye kalkmayın derim :)
Mideyi akşam yemeğine hazırlayan spritz, aperol, prosecco, martini ve campari gibi acımsı fakat hafif olan bu içkiler aperitivo için en çok tercih edilen içkiler. Dediğim gibi sadece İtalya’ya özgü olan bu ara öğün akşam yemeğine hazırlık. Peki yiyerek akşam yemeğine hazırlık nasıl yapılıyor sorusu gelebilir aklınıza. İtalyanlar bu durumu da şöyle ifade ediyor ; “L’appetito viene mangiando” yani “İştah yemek yedikçe gelir” :)
Sadece içki ücretini ödeyerek bankodaki lezzetleri keyifle yiyebilirsiniz. İşte benim Floransa’da gitmenizi mutlaka tavsiye ettiğim “aperitivo mekanları”.
Tamero –Piazza Santo Spirito 11r
Floransa’daki en sevdiğim Santa Spirito meydanında olan bu bar çeşitlilik konusunda çok zengin olmamakla birlikte ürünlerin kalitesi bakımından tercih edilebilir. Özellikle makarna bazlı aperatifleri için bile gidilebilir.
Kitsch bar – Viale Antonio Gramsci, 1/5 R
Hem tasarımı hem zengin aperitivo menüsü hem de lezzetli kokteylleri ile Kitsch Floransalılar tarafından tercih edilen barlardan. Aperitivo saatleri 19:30-22:00 saatleri arasında.
Caffè Sant’Ambrogio – Piazza Sant’Ambrogio 7/r
Burası her daim kalabalık olması sebebiyle mekandan dışarı taşan kalabalık sonucu küçük bir meydana adını vermiş bir kafe. Kafe denilince aklınıza sadece kahve içilen yer gelmesin. Aperitivo için gidilebilir mekanlardan biri.
Ristorante, Trattoria, Osteria
Gelelim akşam yemeğine.
Restoranlar akşam 19:00-22:30 saatleri arasında akşam yemeği hizmeti veriyor. Öğlen yemeğinin 12:30-14:30 saatleri arasında yendiğini düşünürsek arada kalan saatleri “riposo” yani “siesta” yani uyuyarak geçiriyorlar :)
İtalya’da üç tipte restoran var. Ristorante, trattoria ve osteria…
Ristorante:
Menü çeşitliliği bakımından çok zengin olan restoran tipidir. Garsonlar grand tuvaletlidir ve masalar genellikle beyaz örtülerle kaplıdır. Fiyatları diğerlerine göre biraz daha yüksektir ve servis kalitesi fiyat ile doğru orantılıdır :)
Ristorante Santa Felicita – Piazza Santa Felicita 5R, 50125
Ponte Vecchio yakınlarında minicik bir meydan Santa Felicita ve adını bu meydandan alan “Ristorante Santa Felicita” yolunuz Floransa’ya düşerse mutlaka yemek yemenizi tavsiye ettiğim bir yer. Garsonları çok güler yüzlü ve menüsü oldukça zengin bir restoran burası.
Siz yemeğinizi yerken İtalyan bir kemancı eşlik ediyor yemeğinize. Yok yok restorandan değil, sokak sanatçısı bir kemancıdan bahsediyorum. Kahküllü ve iki yandan örgülü, inanılmaz naif, bebek gibi bir kız çalıyor kemanı. Fakat herkes öylesine büyüleniyor ki yemekten ziyade şaraplar eşlik ediyor bu müzik şölenine. Yemeğimizi bitirmemize rağmen oturup bu kızı dinledik. Garson her akşam geldiğini söyledi. Yemek yemeseniz bile akşam 8-9 civarı Santa Felicita meydanına uğrayın ve kemancı kızdan kadın kokusunu dinleyin.
Gece olmuştu artık restorandan ayrılırken, kemancı kız toparlanıyordu. Bahşiş bırakmak üzere yanına gittiğimde nereli olduğumu sordu, Türküm deyince biraz düşündü ve “thesekkuredrim” dedi :) Zaten bebek gibi olan bu kızın ses tonuna bir de sempatikliği eklenince sarıldık birbirimize :)
Trattoria: Genellikle aileler tarafından işletilen bu tip restoranların menüsü ristorante menüsü kadar zengin değil. Trattorialar genellikle sadece ev yapımı ürünlerin mutfağa girdiği bir restoran tipi. Fiyatların yüksek olmaması, yemeklerin aşırı lezzetli olması ve İtalyan mamaların elinden çıkması sebebiyle benim İtalya seyahatimde en çok tercih ettiğim yemek yeme yerleri trattorialar oldu.Turistlerden daha çok lokal insanların akşam yemeklerini kalabalık arkadaş veya aile grupları ile yediği trattoriaları mutlaka yemek listenize ekleyin.
‘O Munaciello – Via Maffia, 31R
Burası ristorante kıvamında bir pizzeria. Santa Spirito meydanı dolaylarında olan bu restoranın önüne geldiğimizde kuyruk almış başını gidiyordu. Bu durum yemek için sıraya girmeye alışkın bir İstanbullu bünye için normal aslında fakat böylesini İtalya’da görünce şaşırdım.
Restoranın içini görünce şaşkınlığım biraz daha artıyor zira burası 17. yüzyılda inşa edilmiş bir kilisede hizmet veriyor. Hem dekor harika hem de pizzalar.
Akşam saat 19:00’da açılıyor. Öncesinde gidip kuyruğa girmenizde fayda var :)
Trattoria La Casalinga – Via dei Michelozzi, 9r 50125
Burayı kaldığımız hostelin işletmecisi olan çocuk tavsiye etti ve mutlaka gitmemizi istedi. Biz de aldık adresi ve akşam yemeğini yemek üzere yürümeye başladık. Yine Santa Spirito meydanı yakınlarında olan bu trattoria bir aile işletmecisi. İçeride çok fazla masa yok. Beyaz önlüklü, tavrından lezzetli yemeklerin onun elinden çıktığını düşündüğüm ton ton bir amca var. Yanına yaklaşıp yemek yemek istediğimizi söylüyoruz ama İngilizce bilmediğini öğreniyoruz. Garson gelip bize yardımcı oluyor ve maalesef tüm masaların dolu olduğunu söylüyor.
Bunun üzerine ben yıkıldım çünkü masada oturan insanların yemeklerine baktıkça midemden kalpler çıkıyor adeta. Peki diyoruz biz şimdi gidelim 1 saat sonra gelelim o zaman yer bulur muyuz, sanmıyorum ama şansınızı deneyin diyor garson.
Gün batımını izledikten sonra şansımızı denemek üzere Casalinga’ya yine gittik ve maalesef doluydu. Biz kapının önündeki kaldırımda oturup da yiyebiliriz desem bile bunun mümkün olmadığını gülümseyerek belirttiler. Ben yemeklerini yemedim ama burayı eğer bir İtalyan önerdiyse, çok az masası varsa ve tüm gece boyunca doluysa bence burayı yemek yenilecek yerler listenizin başına koyun. Gitmeden önce rezervasyon yaptırmayı unutmayın! :) Telefon numarası: 055 218624
Öğlen 12:00-14:00 ve akşam 19:00-22:00 saatleri arasında açık.
Trattoria Nerone – Via Faenza, 95/97r
Derler ki Floransa’dan “Fiorentina Steak” yemeden dönmeyin. Fakat ben pek etçi bir insan değilim. Asla yemiyorum noktasında değilim ama pek sevmiyorum fakat Cemal sürekli ne zaman “Fiorentina steak yiyeceğiz” deyip dursa da minimum 1,5 kilo sipariş verilmesi gerektiğinden ve Cemal tek başına 1,5 kilo et yiyemeyeceğinden biz yemeden döndük :) Fakat yaptığım küçük çaplı araştırmada Fiorentina steak’in Trattoria Nerone’da yenilmesi gerektiğini okudum. İlgilenenlerin dikkatine :)
Osteria: Sabit bir menüsü olmayan, o gün mutfakta ne varsa pişen ve günün menüsü şeklinde tek bir menü sunan bu tip yemek yeme yerlerinde fiyatlar oldukça ucuz. Sadece bir kişinin hem siparişleri alıp hem de yemeği hazırladığını düşünürsek servis hızının ne kadar yavaş olduğunu tahmin edebilirsiniz :)
Benim Floransa’da osteria deneyimim olmadığından önerebileceğim pek bir yer de yok…
İtalyan mutfağı kuralları olan bir mutfak. Hem de yıkılmaz kuralları olan. İtalyan mutfağının mutfak kurallarının ne kadar katı olduğunu deneyimlediğim bir anımı da paylaşmak istiyorum :)
“Litvanya’da Erasmus yaptığım dönemde hayatıma giren ve hala görüştüğüm iki İtalyan arkadaşım var; Tania ve Alice. Tania ile bir gün mutfakta yemek yapıyorduk. Makarna yani… Makarnayı haşladıktan sonra Tania sosunu hazırlıyordu fakat ben baya acıkmıştım. Biraz makarna alıp üzerine mayonez ve ketçap sıktım. Bunları yaparken Tania bana “birini öldürmüşüm gibi” bakıyordu. Son derece şaşkın bir ifade ile o makarnayı yiyemeyeceğimi söyledi. Makarna ketçapla yenmezmiş! Bir İtalyan olarak bunu yapmana izin veremem dedi ve makarnayı önümden aldığı gibi çöpe attı :) Ben yemeğim çöpe attı diye şok, Tania nasıl böyle bir şey yaparım diye şok :) O gün bugündür ben makarnaya bir daha mayonez ve ketçap koymadım :)”
Gördüğünüz üzere İtalyanlar bu konuda ciddi katı. Biraz da Tania’nın benimle paylaştığı İtalyan mutfak kurallarından bahsedip yazımı sonlandıracğım.
Yıkılmaz İtalyan mutfağı kuralları
-İtalyan mutfağında öğlen ve akşam yemeklerinin sipariş ediliş sırası var. Siz kafanıza göre istediğinizden başlayamıyorsunuz. Garsonlar buna izin vermiyor :) İşte o sıra şu şekilde;
Appetizer (başlangıç), makarna, et veya balık, salata, peynir çeşitleri, meyve, tatlı ve kahve son olarak mide rahatlatıcı grappa
-Asla ve asla makarna ile ekmek yenmez! Ekmek sadece tabakta kalan makarnanın sosunu sıyırmak için kullanılır. Bu bir iltifattır ve makarnanın sosunun çok lezzetli olduğunu gösterir. İtalyanlar buna “scarpetta” der.
-Pizzanın yanında soda, kola, fanta gibi içecekler söylenmez. Pizzanın yanında içecek siparişi olarak sadece su ve şarap sipariş edilir.
-Ana yemeğin yanında kahve söyleme hatasına sakın girmeyin.
-Yemek tek başına yenmez. İtalya’da en katı kurallardan biri yemek yerken size eşlik edecek birilerinin mutlaka olması.
-Nerede yemek yerseniz yiyin eğer bir İtalyanın yaptığı yemek ise tabakta yemek bırakmak kabul edilebilir değil. (Sanırım bu yüzden garson bana eğer yemezsen Maria seni keser dedi.)
-İtalyanlar spagettiyi kırmadan yaparlar ve spagettiyi kaşığa sararak yemek kabul edilemez.
-Makarna yerken asla ve asla bıçak kullanılmaz. Zira bu, makarna öyle kötü pişirilmiş ki ancak bıçakla kesilebiliyor algısı yarattığından bu davranış çok kaba sayılır.
-Yemekten sonra cappuccino içilmez. Cappuccino sadece kahvaltıda içilir. Eğer garson kahve içip içmediğinizi soruyorsa kahveden kastı espressodur.
-Bolonez soslu makarna yoktur! Ragu alla bolognese vardır dolayısıyla menüde bolonez soslu makarna aramayın :)
İtalyan mutfağının üzerine sayfalarca yazı yazılabilir ben deneyimlerimi, bildiklerimi ve önerilerimi paylaştım umarım yolu İtalya’ya düşenlere bir rehber olur :)
Bir sonraki yazım Toskana köyleri olur diye planlamıştım fakat yolum geçen hafta Halkidiki yarım adasına düşmüşken ve yaz bitmeden orayı yazayım istedim.
Dünya benim evimden sevgiler
İtalyan rüyası nasıl başladı yazım için tıklayınız.
Kızıl şehir: Bolonya yazım için tıklayınız.
Evrenin mucizesi: Venedik yazım için tıklayınız.
İtalyan rüyası: Venedik yazım için tıklayınız.
Aşkın başkenti: Verona yazım için tıklayınız.
Garda Gölünün incisi Sirmione kasabası yazım için tıklayınız.
Rönesansın kalbi: Floransa yazım için tıklayınız.