Benim için seyahat etmenin en güzel yanı o coğrafyanın kültürünü, dilini, yemeklerini, insanını, tarihini birebir yerinde deneyimlemek. Bunun en güzel örneğini hatta örneklerini Cape Town seyahatimde yaşadım.
Bu yazımda benim bayılarak giydiğim, sizin güzel yorumlarınızdan anladığım kadarıyla çok beğendiğiniz o elbisenin hikâyesini anlatacağım :)
Afrika’da her şey çok renkli… Sokaklar renkli, gün batımı renkli, insanlar renkli, yemekler renkli, kıyafetler renkli. Öyle bir cümbüş var ki her şeyi fotoğraflamak istiyor insan. Sokakları dolduran kadınlara, kıyafetlerine, kıyafetlerin renklerine ve desenlerine nasıl içim giderek bakıyorum bi’ bilseniz. Bu böyle olmayacak ben de kendime geleneksel Afrika kumaşından elbise istiyorum deyip Green Market Square’in yolunu tuttum. Burası bir pazar yeri olduğundan daha çok çeşit bulurum diye düşündüm. O sırada sağ beyin çalışıyor. Hayal ediyor, kesiyor, biçiyor…
Tezgâhları dolaşıyorum. Seçiyorum, indiriyorum, deniyorum ı- ıh beğenemiyorum. Bu sırada şunu söylemeden geçemeyeceğim; Güney Afrika satıcıları Kapalı Çarşı satıcıları gibi öyle zorlayıp, baskı yapmıyor ve böylelikle kendinizi hiç kötü hissetmiyorsunuz.
Neyse içerilere doğru ilerleyince bir tezgâhtaki eteği çok beğendim ama aynı desenden üzerime de istiyorum, yok. Yüzüm asılınca ve istediğimi bulamayınca satıcı kadın gel kumaş seç diktirelim dedi. Nasıl yani, elbise mi diktireceğiz? Diye sordum, evet, dedi. Peki, ama kim dikecek, ne zaman hazır olacak ben bekleyemem bir hafta falan dedim- İstanbul şartlarında düşünerek- Kız kardeşim terzi o sana elbise diker, akşam alırsın dedi. Ben şoktayım. Kumaş seçeceğim, ölçüm alınacak, tamamen bana özel istediğim modelde olacak ve birkaç saat sonra benim olacak. Kesin çok para isteyecek dedim. Peki, ne kadar olacak kumaş ve dikimin ücreti dedim. 800 Rand olur dedi, pazarlıkla 500 Rand’a anlaştık. (1 lira 5 rand)
Kumaş tezgâhına gittik. Tanrım, hepsi o kadar güzel ki seçemiyorum. Tamam, bu diyorum, 5 dakika sonra yok, yok o değil, bu diyorum. Sonra baktım kadını bıktırıyorum hemen karar verdim. Kumaşı alıp kız kardeşinin bir iş merkezinde bulunan terzisine gittik. Bu arada satıcı abla Kongo’dan gelmiş Güney Afrika’ya. Terziye girdik, ben hala inanamıyorum elbise diktireceğime. 500 Rand’a anlaştık ama kesin iş bitiminde benden daha fazla para isteyecek diye düşünüyorum. O yüzden durup durup her şey dahil 500 Rand değil mi diye hatırlatmada bulunuyorum :) Kadın da evet, 500 Rand diye onaylıyor en naif haliyle.
Hani hep diyorum ya insanlar çok tatlı çok güzel gülüyorlar diye. Ay kız kardeşi hiç gülmüyor. Ölçülerimi alıyor ama yüzünden düşen bin parça. Sonra hamile olduğunu görüyorum. Hamile olduğu için mi gülmüyordu acaba? Bilmiyorum…
Ölçülerim alındı, kumaşı bıraktık. İstediğim modeli anlattım ve çıktık. O birkaç saat nasıl geçti bilmiyorum. Nasıl heyecanlıyım. Geleneksel Afrika kumaşından, tamamen bana özel bir şey diktiriyorum hem de Cape Town seyahatinin 2. gününde :)
Neyse ki zaman çabuk geçti, ben evde Andrew (evinde kaldığımız kişi) ile Christmas için hediye paketlerken Cemal terziye kıyafetimi almaya gitti.
Eve geldiğinde ben mutluluktan havalardaydım. Neden? Çünkü somurtkan kız kardeş tam olarak ne hayal ettiysem onu dikmiş. Bu sefer de hemen yarın olsun ve giyinip Bo Kaap’e gideyim istiyorum. (Hani şu rengârenk evlerin olduğu yer)
Sonunda sabah oldu
Sabah oldu ve ben çocukken bayramlıklarımı giyerken nasıl heyecanlandıysam o heyecanla kıyafetimi giydim. Başörtüsü olarak kullandıkları parçayı da en geleneksel hali ile başıma bağladım istikamet Bo Kaap :)
Eğer Cemal o gün fotoğrafımı çekmekten sıkılmadıysa mümkün değil bir daha sıkılmaz. Sokaklarda salına salına yürürken mutluluktan uçuyorum.
Beni görünce şaşıran Afrikalılar
Yalnız benim için ilginç olan bir durum vardı. Afrikalılar, bu renklere ve bu kıyafete çok alışkın olmasına rağmen beyaz birinin üzerinde daha önce görmemiş olacaklar ki sokakta, restoranda, cafede, müzede beni gören herkes elbisemi çok beğendiğini ve çok yakıştığını söyledi :) Hatta birkaç kişi yanıma gelip benimle fotoğraf bile çektirmek istedi. Hahahaha! Bunu yazarken bile gülüyorum çünkü elbise onların, desen onların, renk onların ama o kadar tatlılar ki ilk defa bir beyazın üzerinde görünce yanıma gelip fotoğraf çektirmek istiyorlar. Nereden aldığımı soruyorlar, diktirdim deyince adres istiyorlar :)
Bir elbise harika bir deneyime dönüştü ve Cape Town’daki en harika günlerden birini yaşadık…
O yüzden yolunuz bir gün Cape Town’a düşerse Green Market Square’deki Kongolu o ablayı bulun ve elbisenizi diktirin derim :)
Güney Afrika ile ilgili diğer yazılarım için tıklayınız;
Hayatta Hiçbir Şey Tesadüf Değil
Dünya benim evim’i facebooktan, instagramdan ve twitterdan takip edebilirsiniz.