Mucizemin Adı: Dünya Lennon

Hayatımızın en karmaşık, en stresli ve kendimizi en arafta hissettiğimiz o döneminde Dünya Lennon’ın varlığı ile hayatımıza yeniden ışık doğdu. Vücudumdaki şişliğin, akşam 7’de uyumak istemelerimin, bir anda gelen iştahımın sebebini bulmuştuk. Kan testine göre 7 haftalık hamileydim fakat doktor bebeğimizin tahmini doğum tarihinin ultrasonda daha net verileceğini söyledi. Bu yüzden bize ultrasona girebilmem için bir sevk kağıdı verdi. Bir de reçeteye 2 adet folik asit yazdı. Bunun dışında başka hiçbir şey söylemedi ve ultrason randevusundan sonra kendisini görmemi istedi. Doktorun odasından çıktığımızda aklımızda onlarca cevabını bilmediğimiz soru vardı…

Avustralya’da özel sağlık sigortası

Avustralya devleti kendi vatandaşına ve kalıcı oturum izni olan kişilere ücretsiz (Bizdeki SSK gibi maaşlarından bir miktar kesiliyor) sağlık hizmeti veriyor fakat bunun dışında ülkeye giriş yapacak herkesten vizeye başvurmadan önce özel sağlık sigortası yaptırmasını istiyor. Bunun sebebi bu kişiler ülkeye girdikten sonra sağlık sorunu yaşarsa ve masrafları karşılayamazsa Avustralya devleti bu kişilerin sağlık masraflarını karşılamak zorunda kalmasın. Yani öğrenci vizesine de başvursanız, size sponsor olacak bir iş de bulsanız özel sağlık sigortası yaptırmak zorundasınız. Biz de vizeye başvurmadan önce Allianz ile özel sağlık sigortası yaptırmış ve iki kişi için $2500 ödemiştik. Fakat bir yıl içinde bir sağlık sorunu yaşamadığımız için hiç doktora gitmemiş ve dolayısıyla sigortamızı da kullanmamıştık. Bu yüzden ilk iş Allianz ile iletişime geçtim ve sigortanın hamileliği kapsayıp kapsamadığını sordum.

Avustralya’daki özel sağlık sigortaları hamileliği kapsıyor mu?

O gün hemen Allianz’ın çağrı merkezini arayıp hamile olduğumu ve sigortamın hamileliği kapsayıp kapsamadığını sordum. Çağrı merkezi operatörü ne kadar süredir Avustralya’da olduğumu sordu. Buraya taşınalı 11 ay olmuştu. Bu durumda özel sağlık sigortamızın hamileliği kapsamayacağını söyledi. Çünkü Avustralya’ya gelmeden önce yapılan bu özel sağlık sigortalarının hamileliği kapsaması için ülkede 12 ayı tamamlamış olmanız gerekiyor. O an 1 ay ile bu hizmetten yararlanamayacağıma gerçekten üzülmüştüm çünkü tahmin edeceğiniz üzere Avustralya’da sağlık astronomik şekilde pahalı. Bir de hamilelik gibi uzun bir takip gerektiren bir süreç gerçekten çok pahalı. Çağrı merkezi operatöründen özel sağlık sigortası paketimin detaylarını bana e mail atmasını istedim ve telefonu kapattım.

Bir güzel haber daha!

Gelen maili kontrol ettiğimde bizim sigorta paketimizin Essential Paket olduğunu gördüm. Allianz’ın websitesinde Essential Paket’in hamileliği kapsadığı yazıyordu. Bunun üzerine çağrı merkezini tekrar aradım ve operatöre sigorta numaramı söyleyerek sorumu yeniledim. Websitesinin de belirttiği gibi özel sağlık sigortam hamileliği kapsıyordu. Bu bizim için inanılmaz güzel bir haberdi. Sonradan farkettik ki Allianz’da iki tür özel sağlık sigortası varmış. Biri Standart Paket diğeri ise Essential Paket ve bizim danışmanımız o an bize Essential Paket’ten sigorta yapmış. Bizim bundan haberimiz bile yoktu. Bunun için ekstra bir ücret ödedik mi bilmemekle birlikte açıkçası pek umursamadık da zira o an için olabilecek en güzel şey olmuştu! :)

Şimdi ben hangi doktora gideceğim?

Özel sağlık sigortamızın hamileliği kapsadığını öğrenmiştik fakat şimdi önümüzde hiç bilmediğimiz bir sağlık sistemi vardı. Türkiye’de olsam gideceğim doktor belliydi; kadın doğum doktoru ama burada GP (General Practitioner) yani Genel Pratisyen diye bir kavram var. Herkesin bir GP’si var ama benim aklıma genel pratisyen hekimin hamileliği takip etme fikri bir türlü yatmıyor. Çünkü bana ilk kan testini yapan doktor da genel pratisyen hekimdi ve hamileliğimi onun takip etmesini istemiyordum. Kadın doğum doktoruna gitmeye kalksam hangi doktora gitmem gerektiğini bilmediğim gibi internetten araştırdığımdaysa asla bana uygun bilgiyi bulamıyordum.

Hemşire ile karşılaşmamız

Derken ertesi gün işe giderken tren istasyonunun yakınında bana ilk kan testini yapan Lübnan asıllı hemşire ile karşılaştık! Ona büyük bir sevinçle hamile olduğumu ve sigortamızın da hamileliği kapsadığını söyledim :) Bana sarıldı ve çok mutlu olduğunu söyledi. Sonra aceleyle çantasından bir kalem çıkardı ve benim işe yetişmem gerekiyor ama bu doktordan randevu al, çok iyi bir doktor, ben 3 hamileliğimi de onunla takip ettim diyerek avucumun içine Dr. Merhi yazdı. Sanki neye ihtiyaç duyduğumu biliyordu… Çok etkilenmiştim.

İlk karşılaşma; kalp sesi

İlk gittiğimiz doktorun verdiği ultrason sevk kağıdı ile ilk ultrason randevumuzu almıştık. 28 Nisan sabahı kalbimde müthiş bir heyecanla erkenden uyandım. Randevumuz 09:50’deydi. Ultrason çektireceğimiz kliniğe vardığımızda ikimiz de çok heyecanlıydık. Bu ultrason ile iki şeye bakılıyor. Biri bebeğimizin kalbinin sesi diğeri de bebeğimizin tahmini doğum tarihi ile birlikte kaç haftalık olduğu… Bekleme salonunda adımı duyunca ultrasonun çekileceği odaya doğru gittik. Bizi Asyalı-muhtemelen Çinli- bir görüntüleme uzmanı karşıladı. Bu görüntüleme merkezlerinde ultrasonu doktorlar çekmiyor. Ben sedyeye yattım, Cemal ise bi sandalyeye oturdu.

Görüntüleme uzmanı karnımın üzerinde ultrason cihazını gezdirirken biz de pür dikkat ekrana bakıyorduk. Fakat ekranda bebeğe benzer hiçbir şey görmüyorduk. Evet evet, biz bayağı bebek göreceğiz diye düşünüyorduk :)) Heyecanla uzmana ‘bebeğimiz nerede?’ Diye sordum. Cevap olarak bize aynen şöyle dedi; ‘it is not my job to explain you everything’ yani diyor ki benim işim sana burada yaptığım he şeyi açıklamak değil. Açıkçası asla böyle bir yaklaşım beklemiyorduk ve çok şaşırmıştık. Ben de dedim ki ‘senden beklentimiz bize her şeyi açıklaman değil, sadece bebeğimizi göstermen’. Önce cevap vermedi fakat sonra tüm odayı bir ses kapladı. Tık tık tık tık… Bebeğimizin sesini duyuyorduk. Hayatımızın en mutlu, en unutulmaz, en güzel günlerinden birini daha yaşıyorduk… Sonra ekranda atan kalbini gösterdi. Hayatımda ilk defa görsel olarak bir kalbin nasıl attığını görüyordum. 3,8 milimetre büyüklüğünde olmana rağmen kalbin vardı. Bir pirinç tanesi kadar büyüklüğündeydin ama kalbin orada tık tık tık diye atıyordu. Ben hayatımda bunun kadar mucizevi bir şey daha deneyimlememiştim.

Bu bebeğimizle ilk karşılaşmamızdı.

Tahmini doğum tarihi 20 Aralık 2018’di.

20 Aralık’ta hayatımızın ikinci yarısı başlayacaktı…

Annne ben hamileyim!

Kan testi yaptırmış, ultrasonda kalbinin sesini dinlemiş ve 6 hafta 3 günlük hamile olduğumu öğrenmiştik. Artık bu güzel haberi ailelerimizle paylaşma zamanı gelmişti. Onları görüntülü arayıp gündelik konuşmalarımızı yaptıktan sonra hamile olduğumu söyledik. En az bizim kadar şok oldular :) ve tabii ki bu habere gözyaşı dökecek kadar çok sevindiler.

Ailelerimiz bize bu zamana kadar bir kere bile ‘çocuk yapın’ diye baskı uygulamadı. Bir kere bile bu konuyu açmadılar ve bu anlamda bizi ne kadar mutlu ettiklerini anlatamam. Çünkü hiç tanımadığınız bir insan bile size ‘bebek’ baskısı uygularken en yakınlarımızdan bu baskıyı görmemek bizim için çok mutluluk vericiydi.

Bununla birlikte gönlümüz bu haberi onlara yüz yüze, yan yana vermek isterdi. Gözyaşlarını birlikte, sarılarak dökmek isterdi fakat bu kadar uzakta yaşama seçimi de yine bize aitti. İnsan aynı seçimden dolayı hem mutluluk duyarken hem de hüzün duyabiliyormuş…

Hamilelik 101: Mide bulantısı mı o?

8. Hafta itibariyle bir gün sabah inanılmaz bir mide bulantısı ile uyandım. Ne yemek yemek istiyorum ne hareket etmek. Önce sadece o sabaha özgü bir durum olduğunu düşündüm. Fakat ertesi sabah olunca anladım ki bu oydu. Bu mide bulantıları hamilelikte olan bulantılardı. Halbuki ben kendimi ‘benim midem bulanmaz ya’ diye alıştırmıştım. Öyle olmadı. 14. Haftaya kadar devam eden bulantılarım boyunca yemek istediğim tek şey tuzlu çubuk krakerdi. Yeme içmeme normalde de özen gösteren biriyim dolayısıyla hamilelikte elbette sağlıklı beslenecektim. Fakat bu mide bulantısı o kadar kötü ki aklınıza sağlıklı yemek falan gelmiyor. Bu dönem boyunca pilav, makarna, patates, tost gibi şeyler tükettim. Elbette bu beslenme şeklinden inanılmaz rahatsızlık da duyuyordum. Ne bana ne de bebeğime katkısı olmayan şeyler tüketiyordum. Neyse ki diyetisyen arkadaşımdan o dönemde destek alıyordum ve annenin ilk trimesterdeki beslenmesine bebeğin ihtiyaç duymadığını söylemesi beni bir nebze olsun rahatlatmıştı. İngilizcede ‘morning sickness’ olarak geçen bu hamilelik bulantıları tabii sadece sabah olmuyordu. Tüm gün boyunca midem bulanıyordu ve bu bulantılar asla bitmeyecektik gibi geliyordu. Bana o dönemde bir arkadaşım sabah uyanır uyanmaz leblebi yemeyi önermişti. Hakkaten sabah uyanır uyanmaz bir avuç tuzlu leblebi yemek biraz olsun rahatlatmıştı beni. 14. Hafta itibariyle bir gün bi uyandım ve midem bulanmıyordu. Eğer hamileysen ve miden bulanıyorsa ve tesadüfen kendini bu yazıyı okurken bulduysan sana sesleniyorum; geçmeyecek gibi gelse de bir gün uyanıyorsun ve o bulantılar geçiyor :)

Dr. Merhi ile randevumuz

Bu sırada ben Dr. Merhi’nin çalıştığı kliniği buldum ve en yakın tarihe randevu aldım. Randevu günü geldiğinde kan testi ve ultrason sonucunu alıp kliniğe gittik. Dr. Merhi bizi tüm güleryüzlülüğüyle karşıladı. O zamana kadarki deneyimlerimizden sonra böylesini beklemiyorduk. Odasına geçtiğimizde elimizi sıkıp bize kendisini tanıttı. Sonra da bizden kendimizi tanıtmamızı istedi. Ona Lübnanlı hemşirenin bizi kendisine yönlendirdiğini söyledik ve kadını hemen hatırladı :) ve ekledi ‘merak etmeyin, emin ellerdesiniz’.

Açıkçası bunu duymaya çok ihtiyacımız vardı. Çünkü bilmediğimiz bu sistemde adeta kaybolmuş gibi hissediyor ve endişeleniyorduk. Fakat iyi ki yolumuz Dr. Merhi ile kesişmiş. Bize tıpkı alışık olduğumuz gibi süreci anlattı. Hamileliğimi nasıl takip edeceğini, ne gibi testler yapacağımızı, kaç kere ultrasona gireceğimi vs. anlattı. Yaşadığımız ülkenin sağlık sistemi bizim bu zamana kadar alışık olduğumuz sistemden çok çok çok farklıydı. Bu farklılıkları farklı bir yazıda anlatacağım ama en basitinden 40 haftalık bir hamilelikte sadece 2 veya 3 kere ultrasona gireceğimi öğrendim. Tabii her şey yolunda giderse…

Dr. Merhi benden kan ve idrar testi yaptırmamı istedi. Test sonuçları çıkınca folik asite ek olarak demir ilacı ve D vitamini kullanmamı istedi. Hangi yiyeceklerden uzak durmamı, egzersize ne zaman devam edebileceğimi anlattı. Hamileliğimi riske sokacak şeylerden bir süre uzak durmamı önerdi. Buna bisiklete binmek de dahil ve hangi durumlarla karşılaşırsam kendisine gelmemi falan da anlattı.

Klinikten ayırılırken içimiz bayağı rahatlamıştı. Hamilelik takibi kafamızda biraz daha oturmuştu.

Hamilelikle gelen endişeler

Hamilelik oldukça uzun bir süreç. Ortalama 40 hafta süren bu serüvende insan kalbi her şeyin yolunda gitmesini istiyor. Tek bir şey diliyorsunuz sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve sağlıkla bebeğinize kavuşmak… Ben de her hamile gibi sağlıkla Dünyam’a kavuşmanın hayalini kurdum fakat hamilelik benim için aynı zamanda endişelerin tavan yaptığı bir dönem oldu. Dünya içimde büyürken ben dışarıda onu korumalıyım hissiyatına çoktan girmiştim. İçgüdüsel bir durum bu yani öyle engel olabileceğim bir şey değildi. Bir de hamileyken anne olmuş kişilerin bilgi bombardımanına maruz kalıyorsunuz. Ben her ne kadar bu süreci uzakta geçirmiş olsam da sosyal medya aracılığıyla da buna maruz kaldığım zamanlar oldu. İnsanlar iyi niyetle yazıyorum bak dedikten sonra ben sormasam da kendi başlarına gelen olumsuz her şeyden bahsettiler. Ben her ne kadar etkilenmemeye de çalışsam hormonlarımın etkisiyle aşırı duygusal ve endişeli davranışlar sergilemeye başladım. Kalbim ‘lütfen bu mucizeye bir şey olmasın’ diye tir tir titriyordu…

Hayatımızın en kötü akşamı: 22 Mayıs 2018

22 Mayıs 2018 akşamı her zamanki gibi normal bir akşam geçiriyorduk. Netflix’ten Wild Wild Country belgeselini izliyorduk. Normalde akşamları 7-8 gibi uyuyordum fakat o akşam bir bölüm daha izleyelim diye diye akşam 9 olmuştu. Son bir bölüm daha izleyip uyuyalım dedikten kısa bir süre sonra içimde bir sıcaklık hissetmemle tuvalete koştum.

Hamileliğimin 10. haftasındaydım ve aman bir şey olmasın diye tir tir titreyen kalbim bu sefer onu kaybettim korkusuyla acıyordu. Bacaklarımdan akan kanları gördüğümde dünyam başıma yıkıldı…

Sevgilim, kanamam var diyerek Cemal’i çağırdığımda yüzünde adeta korkunun resmini gördüm. İkimizin de bildiği şey aynıydı. Hamileliğin ilk trimesterında gerçekleşen kanama büyük oranda ‘gebelikte düşük’ anlamına geliyordu.

Bacaklarım titreye titreye arabaya bindim ve hastaneye gitmek üzere evden çıktık.

Bir sonraki yazımda hastanede yaşadığımız korkunç deneyimi ve hamileliğimin devamında deneyimlediğimiz diğer şeyleri paylaşacağım.

Bunları da okumak isteyebilirsin
2 Yorum
  1. Pınar diyor ki

    Bir çırpıda okudum, içim titredi inan. Neyse ki hikayenin sonunu biliyorum ve Dünya Lennon çok sağlıklı bir bebek şuanda :) Sevgiler, Öznur <3

  2. Ahsev diyor ki

    Sizi yaklaşık 1 yıldır Instagram’da takip ediyordum. Benzer nedenlerden dolayı eşimle biz de 2020yi Avustralya da selamlama hayalini kuruyoruz, 3 yıldır. Zamanla sizden ve hayata bakışınızdan o kadar etkilendim ki Instagram’dan sorular sormaya başladım. Meğer neredeyse hepsinin cevabı bu blogda saklıymış. Eşimle her deneyiminizden keyif duyarak tüm yazılarınızı okumayı henüz bitirmiş bulunuyoruz. Dünya Lennon un şuan sağlıklı olduğunu bilmeme rağmen bu kadar uzaktan yüreğimiz ağzımıza geldi. Sizin yaşadığınız hisleri tahmin etmem mümkün değil. Oğluşunuzla sağlıklı bir yaşam diliyorum. Mutluluğunuz onunla birlikte büyüsün. Çeşme’den sevgilerle…

Yanıtla Pınar
İptal Et

E-posta adresin yayımlanmayacak.