Evren Sesimi Duyuyor

Buddha’nın çok sevdiğim bir sözü var. Negatif düşünceleri, pozitif düşüncelerle yer değiştirirseniz pozitif sonuçlar alırsınız. Eminim, hayatınızda en az bir kere “Neden her şey üst üste geliyor” ya da “Neden tüm kötü şeyler beni buluyor” diye içinizden geçirmişsinizdir. Ben de birçok kez geçirdim. Sebebini keşfettiğimde ise bunun tam tersini de söylemek mümkün o zaman dedim.

Şöyle ki, benzer benzeri çekiyor. Diyelim ki çamaşır makinanız bozuldu. Tam onu yaptırmışken üzerine bir de telefonunuz yere düştü ve ekranı kırıldı. Sonra iş yerinde yöneticiniz sanki size takmaya başladı. Çok yakın arkadaşınız da bu aralar bir tuhaf davranıyor. Yani şöyle hayatınıza bir baktınız ve resmen her şey kötü gidiyor. Bu kötü gidişatın sebebi düşünce şekliniz. Kısacası negatif düşündükçe negatif şeyler sizi buluyor.

Fakat bunun tam tersi de mümkün. Hayatınızda her şey  yolunda gidiyor. Çok sevdiğiniz bir işiniz var. Şahane sosyal ilişkileriniz ve adeta yaşamak istediğiniz hayatı yaşıyorsunuz. Bunun da sebebi aynı aslında. Pozitif düşündükçe pozitif şeyler sizi buluyor.

İşin püf noktası ise enerji frekansınızın düştüğünü hissedip, kendinizi kendinize getirmeniz. Yoksa bir insanın sürekli pozitif kalması öyle kolay bir şey değil.

Şimdi bunun konumuzla ne alakası var diye düşünebilirsiniz. Fakat aşağıda anlatacaklarıma geçmeden önce başıma gelen şeylerin şansla ilgisi olmadığını anlatmak istiyorum.  Ben odağımı neye çevirdiysem evren bana onunla geldi.

İki seçeneğim vardı

Cafede çalışmaktan artık sıkılmıştım. Herkesten fazla çalışmak beni çok yoruyordu. Gery’nin ani çıkışlarından ise inanılmaz rahatsız oluyordum. İki seçeneğim vardı. Ya para kazanmak zorunda olduğum için mutsuz bir şekilde çalışmaya devam etmek ya da alternatif yollar aramak. Bu durumda ilk seçenek daha risksiz iken “neden her kötü şey benim başıma geliyor” deme olasılığım çok daha fazla. Çünkü beni iyi hissettirmeyen 3 etken vardı. Eğer daha az risksiz olduğu için devam etmeyi seçsem biliyorum ki benzer enerjideki olayları hayatıma çekeceğim. Diğer yol yani alternatif yol aramak daha belirsiz bir yol. Evet, aklımda online çalışarak para kazanma isteği var fakat bunu nasıl gerçekleştirebilirim ya da gerçekleştirebilir miyim bilmiyorum. Gerçekleştirsem bile yeterli para kazanabilecek miyim hepsi bir soru işareti.

Normal şartlarda ülkeye yeni taşınmış bir insan muhtemelen kendini garantiye almak isterdi. Fakat ben zaten bu ülkeye taşınarak bu zamana kadar aldığım en büyük kararı alıp, en büyük belirsizliği seçmişim. O yüzden en kısa sürede cafeden ayrılmayı kafama koydum ve online çalışabileceğim işleri araştırmaya başladım.

Instagram üzerinden gelen iş teklifi

Eylül ayının sonlarıydı. Instagram üzerinden gelen mesajları okuyup, geri dönüş yapıyordum. Fakat onca mesajın arasında hepsinden farklı bir mesaj vardı. Biri bana iş teklifi ediyordu! Hem de online…

Yazılarını yeni keşfettim ama…

“Seni üniversitedeyken kampüsteki enerjinle ve güleryüzünle tanıyorum. Hayat tesadüflerle dolu ve maalesef yazılarını yeni keşfettim. Ama dün gece saat 3’e kadar okuyarak uyumuşum. Sana yardımcı olabilmeyi ve birlikte bir şeyler yapabilmeyi çok isterim. Ben Smile Voi firmasının sahibiyim ve ürünlerimiz dünyanın birçok yerinde tüketicilerle buluşuyor. Bunun için ihtiyacım olan tek şey güvenilir biri. Dilersen detaylı görüşebiliriz ve sen Avustralya’da, istediğin yerde yaşayarak bu işi yapabilirsin…”

Bu mesajı şaşkınlık içinde birkaç kere okudum. Hem mesajı atan kişiyi, hem beni nasıl bulduğunu hem de işin nasıl bir iş olduğunu bayağı merak ediyordum. Geri dönüş yapmadan önce firmanın websitesini inceledim ve sonra büyük bir heyecanla geri dönüş yaptım. İşi, benden beklentilerini, Avustralya’dan ona nasıl destek olabileceğimi sordum.

Ben dış ticaretten anlamam ki…

Bana çok hızlı bir şekilde geri dönüş yaptı ve işi anlattı. İş özetle şu; Smile Voi markası ıslak mendil, el sabunu, şampuan, vücut losyonu kimi hijyen ürünleri üretiyor ve yurtdışına ihracatını yapıyor. Benden beklentisi ise Avustralya’da bu ürünleri satın alacak ya distribütör ya da toptancı bulmak. Bu işten kazancım ise müşterinin vereceği her sipariş üzerinden komisyon almam.

Buraya kadar okuyup ay şahane falan diyorsanız bir dakika. Ben ihracattan falan anlamam. Böyle bir deneyimim olmamakla birlikte Avustralya’da bu ürünleri satın alacak potansiyel müşteri kimdir onun hakkında bile bir fikrim yok. Fakat öyle hemen kestirip atmak da istemiyorum. Evet, belki o zamana kadar bir deneyimim yoktu ama belki de bu ilk deneyimim olacak. Bu yüzden biraz da çekinerek benim bu tip bir işte deneyimim olmadığını ama bu işi denemeyi istediğimi söyledim.

İşin mantığını anlayana kadar saçma sapan sorular sormuş olabilirim

Nilgün bana biraz işi anlattı. Başka ülkelerden örnekler verdi. Biraz mantığını anlattı. Fakat ben nasıl adımlar atmam gerektiğini anlayana kadar eminim ona dünya saçması birsürü soru sordum. O da sabırla ve anlayışla hiç sıkılmadan sorularımı yanıtladı.

Hatta bana hemen şirket mail adresi açıp, kartvizit yaptırdı. Tabii bunlar olurken ben de yavaş yavaş internette bu işle ilgili araştırma yapmaya başladım.

Bu ürünleri alacak firmayı nereden bulacağım?

Nilgün bana bu iş teklifini yaptığında açıkçası bu işi kavrayıp, bu ürünleri satın alacak firmayı bulmanın o kadar da kolay bir iş olmadığını düşünmüştüm. Düşünsenize Avustralya neresi, Türkiye neresi. Çizdiğimiz senaryoya göre Nilgün bana numune yollayacaktı. Ben ise burada potansiyel müşterileri bulup onlarla iletişime geçip, toplantı ayarlayacaktım. Toplantılarda numuneleri sunacaktım ve sipariş vermelerini sağlayacaktım.

Hiç öyle ay bu iş olmaz diye düşünmedim fakat işin olması sanki biraz zaman alacak diye düşündüm. Önce Nilgün’ün Sidney’deki Türk Ticaret Odası’ından temin ettiği dosyalardaki firmaları inceleyip, websitelerine baktım. Fakat yüzlerce firma var. Hangisi doğru firma bunu bulup, iletişime geçmem gerekiyordu.

Aklıma bir şey geldi

Bir akşam yine bilgisayar başına geçtiğim anda aklıma bir şey geldi. Melbourne’da Türklerin yoğun olarak yaşadığı Dallas diye bir bölge var. Bu bölgedeki Türk marketlerinde davul fırından; Hacışakir marka sabuna, Selpak marka tuvalet kağıdından; Kuru Kahveci Mehmet Efendi kahvesine kadar her şey Türkiye’den geliyor. Bir de Avustralya’nın en büyük süpermarket zinciri Coles’un küçük bir reyonu da yine Türkiye’den gelen Eti ve Ülker gibi markaların ürünleri ile dolu.

Smile Voi ürünleri de Türk menşeli olduğu için aklıma Türkiye’den bu ürünleri Victoria eyaletine getiren firmaları bulup, onlarla iletişime geçmek geldi.

İnternette biraz araştırma yaptıktan sonra 2 tane firma buldum. Fakat biri sadece gıda ürünleri getirirken diğeri gıda, kozmetik, küçük ev eşyası gibi birçok ürün getiriyordu. Biraz da firmayı araştırınca bu firmanın Victoria eyaletinin en büyük ihracatçı firmalarından biri olduğunu ve başında çok başarılı bir Türk olduğunu öğrendim.

Bu firma ile ilgili topladığım bilgileri Nilgün ile paylaştığımda doğru mantık ile hareket ettiğimi ve doğru kişiye ulaştığımızı söyledi. İnanılmaz mutlu oldum :) Çünkü kendimi “işe yarar hissetmek” beni çok motive ediyor.

Doğru yolda olduğumu hissediyorum

Bir sonraki aşamada firmaya e mail atmak vardı. Fakat ben bir de Coles’a gidip oradaki Türk ürünlerin arkasındaki etiketlere bakmak istedim. Etiketlerin üzerinde bulduğum firmanın bilgileri vardı. Yani eğer bu firmayı Smile Voi ürünlerini sipariş vermeye ikna edersem ürünler Coles gibi Avustralya’nın en büyük süpermarket zincirine de girmiş olacaktı. Bu beni aşırı heyecanlandırdı.

Fakat firmanın info e mail adresine mail atmak istemedim. Bu sırada aklıma bir şey daha geldi. Cemal’e çalıştığı restorana bu firmadan ürün gelip gelmediğini sordum. Çünkü bir Türk restoranının bu firma ile çalışmaması mümkün değildi bence ve haklıdyım :) Cemal, Kahvecioğlu ile çalıştıklarını söyledi. Ben de patronundan bir iletişim bilgisi istemesini rica ettim.

Bundan sonrası çorap söküğü gibi geldi

Cemal firma sahibinin tatil için Türkiye’de olduğunu ama ofis müdürünün iletişim bilgilerine ulaşabildiğini söyledi. Ben de bu bilgiyi Nilgün ile paylaştım. İkimiz de inanılmaz heyecanlıydık. Fakat asıl olay bundan sonrasında başlıyor :) Nilgün firma sahibi hazır Türkiye’deyken onların ofiste bir görüşme organize etmenin çok iyi olabileceğini söyledi. Ben de firma sahibi Rizeliymiş dolayısıyla Rize’de mi İstanbul’da mı bilmiyorum dedim. İşte bu cümleyi kurmam ile olayların gerçekleşme hızı inanılmazdı :) Meğer Nilgün’ün ortağı da Rizeliymiş ve Rizeliler birbirini uzaktan da olsa tanırmış. Nitekim Nilgün’ün ortağı adamın sadece adı ile kısa sürede numarasını ve kim olduğunu buldu :) Firma sahibine telefonla ulaştık ve İstanbul’da bir toplantı organize ettik.

Pazar araştırması

Nilgün ve ortağı Kahvecioğlu’nun İstanbul ofisi ile görüşmeye gitmeden önce ben Melbourne’daki süpermarket ve kozmetik zincirlerini gezip ıslak mendil, el sabunu, şampuan gibi ürünlerin fiyatlarını, paket tasarımlarını, ürün çeşitlilğini fotoğrafları ile birlikte onlarla paylaştım.

Büyük gün

Nilgün ve ortağının toplantıya gideceği gün ben burada heyecandan ölüyordum :) Toplantının sonunda firma ilk deneme siparişini verdi!

Nilgün’ün Instagram üzerinden bana bu iş teklifini sunması ile ilk deneme siparişini almamızın arasında 2 hafta var. Her şey 2 haftada gerçekleşti. Ürünler bugün yarın Melbourne’a varacak ve ben ürünleri raflarda göreceğim günü heyecanla bekliyorum.

Böyle bir işin beni bulması da bu işin olumlu sonuçlanması da tesadüf değil.

Hayat fırsatlarla dolu. Eğer yukarıda bahsettiğim iki seçeneğin ilki ile yolculuğuma devam etseydim ve kendimi alternatif şeyleri aramaya yönlendirmeseydim şuanda her şey nasıl olurdu bilmiyorum. Fakat ben kendimi zorlamayı seçtim. Seçimimden ötürü de mutluyum. Her seçimin sonu mutlu son ile bitmiyor tabii ki. Evren sesimi duydu ve hayatıma böyle bir fırsat sundu.

Karşımıza çıkan her şeyi engel ve zorluk olarak değil de fırsat olarak görebilmek gerekiyor. O an o şeyin neden bizim başımıza geldiğini bilmesek de sonradan noktaları birleştirmek çok güzel oluyor.

Cafeden ayrıldım

Çok geçmeden cafedeki işimden ayrıldım. Hem patronlarım hem de birlikte çalıştığım herkes o kadar güzel şeyler paylaştılar ki Avustralya’daki ilk işimden bu kadar duygusal bir şekilde ayrılacağımı hiç düşünmemiştim. Fakat beni en etkileyen kişi Vicki oldu.

Son iş günümde Yunan arkadaşım Vicki bana sarılarak şunu söyledi; sen benim Türklere bakış açımı değiştirdin. Ben küçükken okulda öğrendiklerim, yaşadığımız ortak tarih, burada tanıştığım Türklerin kaba davranışları ve Türklerle yaşadığım tüm olumsuz deneyimlerden sonra bu millete karşı artık tavrım netti. Fakat sen geldin ve yıllar sonra bu tavrımı değiştirdin. Seninle çalışmaktan hepimiz keyif duyduk. İyi ki seni tanıdık dedi.

Benim için inanılmaz etkileyici bir konuşmaydı.

Cafede geçen 3,5 ayın sonunda öğrendiklerimin yanı sıra birsürü arkadaş edindim.

Fakat cafeden ayrılmamın sebebi Smile Voi değildi. Karşıma çıkan başka bir fırsattı. Onu da bir sonraki yazımda anlatacağım.

Güney yarım küreden sevgiler

Avustralya ile ilgili diğer yazılar için aşağıdaki linklere tıklayınız.

Dünyaya tekrar gelsem nasıl bir hayat isterdim?

Konfor alanının dışına doğru çıkarken

Neden Avustralya’ya taşındık?

Avustralya’ya nasıl taşındık?

Avustralya’ya taşınmadan önceki son günler

Avustralya’da Yaşam: Yeni hayatımızın ilk günü

Avustralya’da Yaşam: Melbourne’da Geçen 2 Ay Part I 

Avustralya’da Yaşam: Melbourne’da Geçen 2 Ay Part II

Avustralya’da iş bulma rehberi: İlk işimi nasıl buldum?

Avustralya’da iş hayatı: Cafede geçen 3,5 ay

Dünya Benim Evim’i Facebook ve Instagram hesaplarından takip edebilirsiniz.

Bunları da okumak isteyebilirsin
11 Yorum
  1. ykaan diyor ki

    amaaaa olmazki yaaa böyle heycanla bırakılmazkiiii kesinlikle kitap yazmalısınız ben hiçbir blogeri böyle heycanla istekle takip edip okumadım ve inanilmaz tatlısınız şuna gerçekten inanıyorum pozitif enerjiniz size hep pozitiflik olarak geri dönüyor.Ne düşünüyorum biliyomusunuz aradan 7-8 sene geçmiş siz avustralyada çok güzel işler yapıyosunuz ve iyi bir hayat yaşıyorsunuz ve hamilesiniz :)))sevgilerle

  2. Senem diyor ki

    Seninle GURUR duyuyorum :) yomu açık olsun, güzel arkadasım!

  3. Aydan&Serkan Talaslı diyor ki

    Waowwww bir nefeste okudum ve bitti, efsane güzel bir deneyim Öznur. Seni azmin için gönülden tebrik ediyorum. Serkanla (eşim) online olarak kazanc sağlayabileceğimiz bir iş olayına giriştik. En azından Melbourne’de sabit bir iş bulana kadar gelirimizi burdan elde ederiz diye. Bakalım bizim durumlar nasıl gelişecek :) Zira hazıra dağ dayanmıyor biliyorsun.

    Cemal’i ve seni kocaman kucaklıyoruz :)

    Sevgiler

  4. Gulsev diyor ki

    Elimde kahvemle gene bir solukta okudum yazını, heyecanla devamını bekliyorum. Hayal etmenin ve gönülden isteyerek söylemenin gücü inanılmaz, bana her defasında bunu hatırlatıyorsun teşekkür ederim :)
    Enerjin buralara kadar geliyor, çok sevgiler <3

  5. Zulu diyor ki

    Oznur muhteşemsin. Gerçekten dediğin gibi biz olaylara nasıl bakarsak evrene nasıl bi enerji yollarsak oda bize o şekilde bi enerji yollar
    . Seni tebrik ediyorum. Bu kadar azimli ve kararlı olmanı da ayrı etten tebrik ediyorum. Çoğu insan dünyanın diğer ucunda bi iş buldum bırakmayalım der. Oysaki sen zoru seçtin. Cesursun. Bnde okumadan önce bunalımdaydim. Ve şu an gözlerim dolu bi şekilde yazıyorum. Ve bana her yazını okuduğum zaman olduğu gibi yine cesaret verdin. Güzel insan iyi ki varsın 💙

  6. Sibel Şendere diyor ki

    Başımıza gelen şeyleri bir nedene bağlamayı çok seviyoruz. Nazar, bela, şans… Bu yüzden bu gibi isimleri takmışız her şeye. Her ne kadar olumlu ve olumsuz enerjiye inanmayan çok insan olsa da ben bunun palavra olmadığını düşünüyorum. Sen çabalamasaydın ve pes etseydin belki o mesajı bile umursamayacaktın. Aslında her fırsat insana, her olumsuzluk çaresiz hissetmeye bağlı. Gelecek yazıyı heyecanla bekliyorum. Sevgiler. 😘

  7. Nil diyor ki

    Yaaaa yine hemencik bittti:(🙈🙈😘😘😘😘 sevgiler…

  8. SELDA diyor ki

    Öznur’cum canımmm on gün kadar çok hastaydım ve işe şimdi gelip yazını okuyunca yeniden nefes alır oldum. Umutsun, yarınsın,mutluluksun resmen ve iyiki seni tanıdım diye kendimi hep şanslı hissediyorum. İşaretler ve pozitif enerji hayatımızdan eksik olmasın…
    Sevgilerimle, Cemal’e selamlar…

  9. ayşe diyor ki

    Öznur süper yazmışsın yine..aslında mailimde sorduğum yada sormaya çalıştığım herşeyin cevabı şu son iki yazında gizli. Valla bitmesin diye nasıl yavaş yavaş okumaya çalıştığımı anlatamam :) görmek isteyene cesaretinle ışık oluyorsun. insanın aklına deli sorular getirtiyorsun :) yazıların da mutluluğun da enerjin de daim olsun, sevgiler.

  10. Burcu Basar diyor ki

    Kisa hikaye okur gibi sonuna kadar heyecanla okudum. Kalemine saglik. Keske daha cok yazsan.

  11. neslihan diyor ki

    Günaydın!
    Yine sabah şirkete gelip, maillerle boğuşmadan önce, açıp yeni yazını okudum. İnsana gerçekten pozitif enerji veriyorsun Öznur. Kendi kendime sorduğum soruları, “yok ya zaten olmaz” deyip kestirip attığım şeyleri tekrar düşünmeme sebep oldun. Belki de gerçekten gittiğimiz yolu değiştirme vakti geldi de geçiyor.
    bu arada ben de ithalat & ihracat yapıyorum. her zaman yardımcı olmaya çalışırım.

    Sevgiler,

İptal Et

E-posta adresin yayımlanmayacak.