Avustralya’da Yaşam: Yeni hayatımızın ilk günü

Gözlerimi açtığımda uçağın içi karanlıktı. Pencereyi küçücük açıp baktığımda ise havanın aydınlık olduğunu gördüm. Acaba şuanda dünyanın neresindeyim diye düşünürken haritayı açtım ve gözlerime inanamadım. Avustralya üzerinde uçuyordum yani tüm yolculuğu neredeyse uyuyarak geçirmiştim.

Uçak Melbourne’a indiğinde 5 Mayıs Cuma akşamıydı. Güneş batmak üzereydi ve gökyüzü turuncumsu bir renge bürünmüştü. Aylardır bu anın hayalini kurmuştum ve işte gerçek olmuştu. İçimde sonsuz bir güç olduğunu hissediyordum ve müthiş heyecanlıydım. İçim içime sığmıyordu!

Bu yazımda sizlere yeni hayatımızın ilk gününü anlatacağım. Fakat bu yazıyı okumadan önce Avustralya yazı serisinin ilk yazısı “Dünyaya tekrar gelsem nasıl bir hayat isterdim?”ikinci yazısı “Konfor alanının dışına doğru çıkarken” üçüncü yazısı “Neden Avustralya’ya taşındık?” dördüncü yazısı “Avustralya’ya nasıl taşındık?” ve beşinci yazısı “Avustralya’ya taşınmadan önceki son günler” adlı yazıları okumanızı tavsiye ederim.

Hayatınıza giren herkesin bir sebebi var

2013 yılında bir iş teklifi aldım ve kabul ettim. İşimi zaten çok seviyorum ama aslında yaptığım iş birlikte çalıştığım yönetici ile anlam kazanıyor. Bu yüzden asiste ettiğim kişi ile uyumumuz çok önemli. Birlikte çalıştığım kişi ise inanılmaz iyiydi. Bayılarak çalışıyordum ve inanılmaz mutluydum. Hatta öyle ki beni yakından-uzaktan tanıyan birçok kişi “Öznur, ne kadar şanslısın, keşke ben de orada çalışsam diye geçiriyorum içimden” diye mesajlar atıyordu. Fakat iş yerindeki mutluluğum firmadan dolayı değil, yöneticimle ilgiliydi :)

O zamanlar benim için Neşe hanım olan yöneticim uzun yıllar Avustralya’da yaşamış ama bi noktada Türkiye’ye dönüp, oradaki fırsatları değerlendirmek isteyen biri. Biz yaklaşık 1 yıl birlikte çalıştık ve daha sonra o firmadan ayrılıp, Avustralya’ya dönmeye karar verdi. Bu kararla birlikte ben yıkıldım. Bayağı ağlayıp, karalar bağladım. Ondan birkaç ay sonra da ben işten ayrıldım.

Bizim iletişimimiz hiç kopmadı. Hatta bi noktadan sonra o benim için Neşe olmaya başladı. Yönetici-asistan olarak başlayan ilişkimiz arkadaş olarak devam etti. Yıllar geçiyor ama bizim iletişimimiz hiç kopmuyordu…

Avustralya’ya taşınmaya karar verince

Avustralya’ya taşınmaya karar verince ilk iş Neşe’ye yazdım. Böyle böyle bir fikrimiz var dedim. Tabii sadece fikir aşamasında olduğu ve ben seyahat ettiğim yerlerden döndüğümde ona sürekli şuraya taşınmak istiyorum dediğim için öyle büyük çığlıklar kopmadı :) Üzerine çok şey konuştuk fakat en çok kalbimi eriten cümlesi “İstediğiniz kadar bizde kalabilirsiniz” oldu.

Bavulları beklerken

Bavullarımızın gelmesini beklerken içimden “Artık Melbourne’dasın Öznur” diye geçirdim. Google Maps’i açıp imlecin olduğu yere baktığımda dünyanın öbür ucundaydım ama kendimi hiç o kadar da uzakta hissetmiyordum. Arama çubuğuna İstanbul yazdığımda ortaya çıkan o görüntü bana uzaktasın dese bile…

Havaalanı inanılmaz sakindi. Bavullarımızı alıp, pasaport kontrolüne geçtik. Pasaport kontrolü 1 dk bile sürmedi ve yolcu çıkış kapısına doğru ilerledik.

Bu kararı verirken

Neşe ve oğlu Koray bizi havaalanında karşıladı. Yıllar sonra tekrar yanyana gelmiş olmamız, bizim Melbourne’a gelmemiz, Mayıs ayına rağmen dışarıdaki akşam serinliği, gökyüzünün rengi, ışıklar, havada uçuşan kelimeler her şey ama her şey rüya gibiydi!

Arabaya binip, Neşe’lerin evine doğru gittik. Bizi kapıda Oscar karşıladı. Yüzümü yalaması “hoşgeldin” anlamına geliyordu galiba :) Neşe bize özel oda hazırlamıştı. Başucumda bir dünya küresi ve seyahat temalı bi not defteri bile vardı. Biz bu kararı alırken Neşe’nin burada olması beni duygusal anlamda iyi hissettirmişti. Biz kalacak yer baktığımızda bile hep “acele etmenize gerek yok, burada kalabilirsiniz” diyerek hep bize destek oldu.

Hayatınıza giren herkesin bir sebebi var. Yıllar önce birbirimizin hayatına farklı ünvanlarla girmiş olmamız, bizim yolumuzun kesişmesi, iletişimimizin kopmaması, bizim Avustralya’ya taşınmaya karar vermemiz, Neşe’nin Türkiye’den ayrılması… Ve şuanda tekrardan birleşen yollarımız… Bunların hiçbiri tesadüf değil, hiçbiri mucize değil, hiçbiri şans değil. Hayatımızı seçimlerimizle şekillendiriyoruz. Buna ister kader deyin ister başka bir şey ama gerçek şu ki o anda başımıza gelen ve olumsuz gibi görünen bir olay bile aslında zincirin ileriki halkalarına bi hazırlık niteliğinde. Neşe’nin işten ayrıldığı gün dün gibi aklımda. Otoparkta hüngür hüngür ağladığım günü dün gibi hatırlıyorum. O an için berbat ötesi bir gündü benim için. Fakat şuanda o günü neden yaşadığımı biliyorum.

Yaşam inanılmaz büyülü bir yolculuk ve bu yolculukta her şey birbirine bağlı.

Yaşamımı kendim şekillendirdiğim, gitmek istediğim yöne ben karar verdiğim için çok çok çok mutluyum.

5 Mayıs 2017 gecesi uykuya dalmadan önce not defterime aldığım not ile yazımı bitiriyorum.

Melbourne’dayız <3 Resmen geldik. Bazen inanılmaz geliyor. Hayallerimiz gerçekleşti. Çok mutlu hissediyorum. Bence, ben istersem yapamayacağım şey yok <3 Neşe bizi çok güzel karşıladı. Odamız çok güzel. Kürem ve şuanda yazdığım haritalı defterim bile var :) Çok mutluyum…

Darlingciğim (Neşe’ye öyle diyorum), bize evini açtığın için bir kez daha teşekkür ederim. Seni çok seviyorum!

Dünya Benim Evim’i Facebook ve Instagram hesaplarından takip edebilirsiniz.

Bunları da okumak isteyebilirsin
1 yorum
  1. Özlem diyor ki

    Yazılarını sürekli baştan okuyorum. Yazı yazmadığın zamanlarda da baştan okuyorum. Sürekli okuyorum. İçimi bir huzur kaplıyor. Sanki ben oradayım ben yapmışım sanki sana çok yakınmışım gibi. Ne kadar harika bir insansın. İyi ki varsın Öznur. Seni görmeden konuşmadan yüreğimde çok sevdiğimi hissediyorum. Seni çok seviyorum! :) Harika bir insansın. Enerjin muhteşem. İyi ki tesadüfen seni bulup yazılarını baştan aşağı okumuşum…

Bu konuda söyleyecek bir şeylerin olmalı

E-posta adresin yayımlanmayacak.