Barnard Rosie ve Kızları

Güney Afrika’da üçüncü günümüz ve bugün hikâyelerle dolu bir gün. Ama bugün öyle güzel birkaç saat geçirdim ki eve gelir gelmez yazmak istedim. Aslında bu tip paylaşımları Instagram üzerinden yapıyordum ama bloğumda Yol Hikâyeleri diye bir sekme yarattım ve bu hikâyeleri bloğumun bu kısmında paylaşacağım.

cape-town-hikayeleri

Sabah uyanınca pencereden dışarı bakıp “ay hava bugün harika” diyorum ama insan Aralık’ta yaza öyle kolay alışamıyor :) Bugün Christmas olduğundan Cape Town’da birçok yerin kapalı olacağını düşündük ve sabah koşusundan sonra plaja gitmeye karar verdik ve Clifton Beach’e gittik.

Yarım saat kadar uzanıp güneşin tadını çıkarttık sonra okyanusa girmeye kalkıştık fakat su aşırı derecede soğuktu. Girsek mi girmesek mi diye bir geri bir ileri yaparken Amu çıka geldi. Bi’ taklalar, bi’ hareketler derken çok kısa birlikte vakit geçirdik. Şezlonga doğru giderken Amu’nun ailesinin yanından geçtim ve gülümsedim. Bugün Christmas olduğundan Merry Christmas diyerek kısa bir kutlama seramonisi yaptıktan sonra Amu’nun babası Barnard “İngiliz misin”? Diye sordu ve hikâye orada başladı.

cape-town

guney-afrika-cape-town

Artık Pretoria’da Bir Ailemiz Var

Barnard, eşi Rosie ve üç kızları Güney Afrika’nın Pretoria şehrinde yaşıyorlar ve oralılar. Christmas tatili için Pretoria’dan Cape Town’a gelmişler. Plajda birlikte yaklaşık 2 – 3 saat geçirdik ve inanılmaz bir deneyimdi.

Ben onlara Türkiye’yi anlattım, onlar bana Güney Afrika’yı. Siyah ve beyaz ırkını, beyaz Güney Afrikalıları, Nelson Mandela’yı, geleneksel Afrika yemeklerini, ne iş yaptığımızı, Özgürlük öncesini ve sonrasını, eşit olmayı ve eşitsiz yaşam şeklini… O kadar çok şey konuştuk ki ve bunların hiçbiri internette yok, herhangi bir tur rehberinde ve bir kitapta da yok işte ben bu yüzden seyahat etmeyi çok seviyorum. Düşünsenize düne kadar Barnard, Rosie ve 3 kızını tanımıyordum ama şimdi Pretoria’da bizi havaalanından alıp, evinde ağırlamak ve geleneksel Afrika yemeklerini tattırmak isteyen bir ailem var.

dunya-benim-evim-guney-afrika

Bazen kocaman kahkahalar atıp gülerken bazen geçmişi anıp hüzünlendik. Kızlar da kıkırdamaları ile eşlik etti bize. “Beni facebooktan ekleyin” dedim, “facebook kullanmıyoruz” dediler. Barnard, “belki kullanıyorlardır ama benden saklıyorladır” diye tamamladı sohbeti :)

Konuştukça aslında kültürümüzün ne kadar benzer olduğunu gördük. İğreneceğimi veya yadırgayacağımı düşünerek biz hayvanın işkembesini yiyoruz dedi, biz de işkembeden çorba yapıyoruz deyince yine ortalığı kocaman kahkahalar kapladı.

Sohbete devam ederken hatıra olarak bir fotoğraf çekebilir miyiz diye sordum, Barnard’ın eşi Rosie “Tabi ki, biz bir aileyiz” deyince o kadar mutlu oldum ki…

seyahat-blogu

Seyahatimizin geri kalanından konuşurken Johannesburg’a gittiğimizde bizi evlerinde ağırlamak istediklerini hatta eğer kalacak yer organize etmediysek evlerinde kalmamızı istediklerini paylaşınca gözlerim dolu dolu oldu.

Bir gülümseme ile kocaman gülümseyen, sıcacık kalpli bir ailemiz oldu.

3 Ocak’ta Pretorya’da Barnard, Rosie ve kızlarını evlerinde ziyaret edeceğiz.

Buz gibi sudan çıkmak istemeyen Amu’nun ısrarı üzerine hepimiz okyanusa doğru ilerledik.

guney-afrika

Biraz vakit geçirdikten sonra birbirimize sarıldık ve onları aile olarak İstanbul’da ağırlamak üzere ayrıldık.

Afrikalılar harika bir kalbe sahip…

Cape Town’dan sevgiler…

Bunları da okumak isteyebilirsin
3 Yorum
  1. atilla diyor ki

    oo çok gü<el eğer yeterli zamanın var johannesburgtam mozambık maputaya otobus var 15 dolar civarındaydı ormanlar içinden geze geze köyler görüyorsun farklı bır dünya maputoya gitmenı tavisye ederim .

  2. gülay camurdanoglu diyor ki

    çok içten ve güzel bir yazı, olaylar, bakışlar açık ve mutlu, neşeli- elinize sağlık

    1. dunyaben diyor ki

      Çok teşekkürler :)

Yanıtla dunyaben
İptal Et

E-posta adresin yayımlanmayacak.